30 Ekim 2008 Perşembe

ÇOKLU KAİNAT MODELİ

Kâinatın yaratılışıyla ilgili bilinmeyenleri daha iyi anlamaya çalışan fizik biliminin tarihinde büyük dönüm noktaları söz konusudur. Yokken, varlık âlemine geçen kâinatın izâhı için bütün bakış açılarını ihtiva edebilecek iki temel çıkış noktası vardır: Bunların birincisi; kudreti, ilmi ve iradesi her şeye yeten bir Yaratıcı’yı kabul etrafında birleşenlerin, ikincisi ise kâinatın bir tesadüf eseri ortaya çıktığını îmâ eden veya onun ezelî ve ebedî olduğunu iddia eden, dolayısıyla bir Yaratıcı’yı kabul etmeyenlerin temsil edildiği düşünce dünyalarıdır. Okullarda gösterilen klâsik fizik Newton zamanına dayanır. Bu fiziğe göre kâinat saat gibi, yani belli matematik denklemlerine göre işleyen bir makinedir. Bunlara fizik kanunları denir. İşleyiş tamamen kaidelere göre olduğu için, şans veya ihtimal diye bir durum söz konusu değildir. Newton fiziğinde uzay ve zaman sonsuz ve düzgündür. Burada saat 10:34 iken Jüpiter’de de, Andromeda galaksisinde de 10:34’tür. Zaman düzgün akan bir nehir gibidir.

Einstein’ın geliştirdiği Hususi ve Umumi İzafiyet Nazariyeleri’ne göre ise, feza ve zaman izâfî, yani nisbîdir. Bir gözlemciye göre iki saat olan bir süre, başka bir gözlemciye göre üç veya birbuçuk saat olabilir. Meselâ, farklı yerlerde (İstanbul ve Ankara’da) gerçekleşen iki hâdise, ortada bulunan bir gözlemci tarafından eş zamanlı -aynı zamanda gerçekleşiyor- olsun. Aynı hâdise, hareket eden bir gözlemci için eşzamanlı olmayacaktır. Eğer gözlemci sağdaki hâdisenin olduğu tarafa hareket ediyor, yani sol taraftan uzaklaşıyorsa, sağdaki hâdiseyi soldaki hâdiseden daha önce gerçekleşiyor olarak görecektir. Tam tersine, eğer gözlemci sola doğru hareketliyse, sağdan uzaklaşıyorsa, soldaki hâdiseyi sağdakinden daha önce gerçekleşiyor görecektir. Fezadaki mesafeler de gözlemcilere göre değişebilmektedir.

Einstein’ın (kendisini en fazla mutlu eden düşünce olarak kabul ettiği) Umumi İzafiyet Nazariyesi’ne göre, maddenin, feza ve zaman üzerinde belli bir tesiri söz konusudur. Bir madde, kütlesinin büyüklüğüne göre fezanın geometrisinde veya zamanın akış hızında değişikliğe yol açar. Meselâ, çok yoğun bir madde olan karadeliğin yakınlarında fezanın eğriliği sonsuzdur, zaman ise durur, akmaz. Böyle garip neticeleri olan bir teori, matematik olarak harika bir yapıdadır ve şimdiye kadar gözlemlerle uyuşmaktadır. Kâinatın sonlu mu sonsuz mu olduğu, bu teoriye göre ihtiva ettiği madde yoğunluğuna bağlıdır.

Mükemmel gibi görünse de, Einstein’ın teorileri kendi başına kâinatın nasıl başladığını açıklayamamaktadır. Big Bang denilen “Büyük Patlama” (kâinatın yaratılış) ânında fizik kanunları işlerliğini yitirmekte, o an ve öncesiyle ilgili sorular cevapsız kalmaktadır. Büyük Patlama neden oldu? Nasıl oldu? Patlamadan önce ne vardı? Bu soruları cevaplayabilmek için veya en azından paradokslardan kurtulup kâinatın oluşumu hakkında bir şeyler söyleyebilmek için, kuantum fiziğine ihtiyaç duymaktayız.

Einstein’ın teorilerinde Newton’daki saat modeli veya deterministik (her şeyin kesin kaidelere göre gerçekleştiği) yapı devam etmektedir. Hâlbuki kuantum fiziği (atom ve atomaltı parçacıkların işleyişini açıklayan fizik) çok daha köklü bir değişiklik olup, gözlemciyi devreye sokmakta ve hâdiseleri ihtimallere bağlamaktadır. Kâinatın başlangıcı hakkında sağlam teoriler kurmak, ancak kuantum fiziğini devreye sokmakla mümkün gözükmektedir. Böylece kuantum fiziğine, makroskopik dünya hakkında konuşmak için de başvurulabileceği düşünülmektedir. Ama izafiyet teorisi ile kuantum fiziğinin nasıl telif edilebileceği henüz tam olarak bilinmiyor. İşte çoklu veya paralel kâinatlar teorisi, bu
noktada bir alternatif gibi görünmekte, bu şekilde, eskiden paradoks gibi görülen veya çözülemeyen birçok mesele rasyonel ve mantıklı bir çerçevede açıklanmaktadır.

Çoklu kâinatlar nedir?
1950’lerde Everett gibi bazı fizikçiler tarafından geliştirilen çoklu kâinatlar yorumunda, kuantum fiziğinin normal düşünce yapımızda yol açtığı paradokslar izale edilmekte ve kâinatın işleyişi (hâdiseler) yepyeni bir gözle görülmektedir. Paralel bir kâinat, bizimkiyle benzer özellikler taşıyan, feza, zaman, madde, galaksiler, yıldızlar ve insanlardan oluşan bir âlemdir. Hattâ bu iki kâinatın aynı fezayı paylaştığı ve birbirileriyle iç içe olduğu söylenebilir. Bu kâinatlardaki maddeler kuantum fiziğinin kanunlarına göre birbirileriyle münasebet hâlindedir. Yani, bizimki gibi, çok sayıda kâinat bulunmaktadır. Meselâ, hâlihazırdaki kâinatta siz bu yazıyı okurken, paralel bir kâinatta, orman gezintisi yapıyor olabilirsiniz.

Alternatif tarihler, paralel kâinatları daha iyi anlamak için güzel bir misâl teşkil etmektedir. Viyana Kuşatması’nda başarılı olsaydık tarih nasıl değişirdi? Fatih Sultan Mehmed Roma’yı fethetseydi dünya nasıl bir dünya olurdu? Veya Hitler İkinci Dünya Savaşı’nı kazansaydı neler olurdu? İşte bu ihtimallerin her biri paralel bir kâinatta gerçek olmuştur. Akla gelebilecek her tür farklı dünya, düşünülebilecek her çeşit tarih bir yerlerde mevcut bulunmaktadır. İradî tercihlerimizi düşündüğümüzde de çoklu kâinatları anlayabiliriz. Meselâ üniversite imtihanlarında tıp tercihi yapan biri doktor olmuştur. Biyolojiyi tercih etseydi, araştırmacı bilim adamı olacaktı. Veya bir hanımla sadece güzelliğinden dolayı evlenmeyi tercih eden bir erkek, eşiyle bir türlü geçinememektedir. Hâlbuki kendisine uygun, anlaşabileceği, dindar bir bayanla evlenmeyi seçseydi, mutlu bir hayatı olacaktı. Böylece, yaptığımız tercihlere göre farklı kâinatlar yani farklı ihtimaller bizim için gerçek olmaktadır.

Paralel kâinatlar genellikle bilim kurgu filmlerinde ve romanlarında işlenmiştir. Meselâ Star Trek dizisinde uzay gemisi Enterprise, Kaptan Kirk ve ekibi bir gezegenden gemiye rutin bir şekilde ışınlanacakken, bir iyonize gaz bulutunun içine denk gelir. Kaptan Kirk ve mürettebatı kendilerini çok benzer fakat şaşırtıcı derecede farklı bir Enterprise içinde bulurlar. Meselâ, buradaki Mr. Spock, diğer gemideki benzeri gibi mantıklı olmasına rağmen ilginç şekilde kötü bir adamdır. Aslında, eski Enterprise’dakilerin aksine, bu yeni Enterprise’daki mürettebatın hepsi kötüdür. Bu arada, eski iyi Enterprise’a, kötü bir Kaptan Kirk ve ekibi ışınlanmış, bunlar da buradaki iyi Mr Spock tarafından hapsedilmiştir. Her iki Spock, az bir zaman sonra problemin ne olduğunu anlarlar. Enterprise, iyonize gaz fırtınasından dolayı, bu Enterprise ve ekibinin bir kopyasının bulunduğu paralel bir kâinata denk gelmiştir. Kopyalama, iyilerin kötü, kötülerin iyi olması dışında mükemmele yakındır. İyon fırtınası feza-zaman bağlantısı oluşturmasaydı, her iki kâinat birbirinin varlığından hiçbir zaman haberdar olmayacaktı. Paralel Kirk’lerden iyi ve kötü yer değiştirerek, kötü Kirk iyi Enterprise içinde kilitli kalmış, iyi Kirk ise kendini kötü Enterprise ve ekibi içinde bulmuş, kısa zamanda kötü gibi davranıp kendini fark ettirmeden bazı yanlışları düzeltebileceğini anlamıştır.

Bir Alacakaranlık Kuşağı macerasında ise, bir kadın, otobüs durağında beklerken kendi paraleliyle karşılaşır. Dublesi, kendi kâinatını terk etmiş ve bu kâinata girmiştir. Duble, orijinalin yerine geçmek ister ve bunu başarır, bu arada orijinal kadın bir akıl hastanesinde tıkılıp kalmıştır.

Marslı Günlükleri’nden “Ağustos 2002, Gece Buluşması” adlı hikâyede Tomas Gomez adında Mars’a yerleşmiş bir dünyalı, Mars’ta paralel bir kâinata denk gelir. Benzin alıp yola çıkacakken oradaki yaşlı adamı duyar: “Mars’ı olduğu gibi kabul edemeyeceksen, dünyaya da dönebilirsin. Burada her şey farklı; toprak, hava, kanallar, yerliler (daha hiçbirini görmedim; ama seslerini duydum), saatler. Saatim bile bir garip çalışıyor. Burada zaman bile farklı.”

Tomas yolda giderken peygamber devesi böceğine benzeyen garip mavi-yeşil bir makine tarafından taşınan, altın renkli gözleri olan bir Marslıyla karşılaşır ve ona “Merhaba!” der. Marslı da kendi dilinde “Merhaba!” diye karşılık verir. Hiçbiri diğerini anlamaz. Marslı gelip Tomas’a dokunur; ama Tomas bunu hissetmez. Fakat daha sonra aynı dili konuşmaya başlarlar. El sıkışmak istediklerinde, her birinin eli sanki yokmuş gibi diğerinin içinden geçer. Birbirilerini görebilmekte; fakat birbirlerine dokunamamaktadırlar. Kesişen paralel kâinatlarda bulunduklarını anlarlar. Her biri kendi vücudunu hissetmekte; fakat karşı tarafı hayalet gibi görmektedir. Dünyalarının nasıl hem birbirilerine karşılıklı tesir hâlinde olup hem de birbirlerine dokunamadığını anlamaya çalışırlar; ama bir netice alamazlar. Marslı, çevresine baktığında harika şeylerle dolu güzel bir şehir, Tomas ise sadece ıssız ve çölleşmiş binlerce yıllık şehir kalıntıları görür, Marslıya bağırır: “Bu kanallar hep boş!”, Marslı ise: “Kanallar eflatun içecekle dolu.” der. Buluşmalarında yaşananların zamanla ilgili bir şey olduğunu anlarlar; fakat kimin geçmişte, kimin gelecekte olduğuna kestiremezler. Her biri kendi dünyasını gerçek kabul etmekte, diğerinin bir hayal âleminde yaşadığını düşünmektedir. Kulağa çok garip gelen bu hikâyelerin, yeni fiziğin ışığında bir nebze de olsa doğruluk payı taşıdığı anlaşılmıştır.

Yeni fizik: Çoklu kâinatların varlığını nereden biliyoruz?
Kuantum fiziğinin karakteristik özelliğini en güzel anlatan hâdiselerden biri “çift yarık” deneyidir. Bu deneyde, bir kaynaktan çıkan parçacıklar (meselâ fotonlar veya elektronlar) önce üzerinde iki tane birbirine çok yakın yarık bulunan bir levhadan geçmekte, sonra da arkadaki bir ekrana çarpmaktadır. Yarıkların ikisi de açık olduğunda, ekranda aydınlık ve karanlık bölgelerin birbirini takip ettiği bir girişme deseni oluşmaktadır. Fakat yarıklardan biri kapatıldığında oluşan desenle diğeri kapatıldığında oluşan desen üst üste konduğunda bu şekilde bir periyodik desen oluşmamaktadır. Veyahut parçacığın hangi yarıktan geçtiğini tespit etmek için bir ölçüm yapıldığında, parçacık mutlaka yarıklardan birinden geçiyormuş gibi görülmekte, bu da girişim desenini bozmaktadır.

Buradan çıkan netice, yarıklardan birisi veya ikisi birden açık olduğunda, parçacığın hareketinin değişmesidir. Kuantum fiziği bu garip hâdiseyi, parçacığın yarıklardan birinden geçme ihtimaliyle diğerinden geçme ihtimalinin birbirine karşılıklı tesiriyle açıklamaktadır. Yani parçacık iki yarıktan birden geçiyormuş gibi davranmaktadır. Hâlbuki tek bir parçacıktır. Bunu makul hâle getirmenin tek mantıklı yolu, parçacığın bir dünyada (yani kâinatta) yarıklardan birinden, diğer bir dünyada da diğerinden geçtiğini düşünmektir. İşte bunlar yukarıdan itibaren yavaş yavaş tarife gayret ettiğimiz paralel dünyalardır. Parçacık ekrana çarptığında ise bu dünyalar yeniden birleşerek tek bir dünya hâline gelmektedir.

Paralel kâinatları çarpıcı bir şekilde gösteren başka bir örnek de “Schrödinger’in Kedisi” olarak bilinen düşünce deneyidir. Bu düşünce deneyi şöyle tasarlanmıştır: Kapalı bir oda içinde bir kedi, radyoaktif bir madde ve zehirli bir madde bulunmaktadır. Bozunma ihtimali kuantum fiziğine göre % 50 olan radyoaktif madde bozunduğunda (parçalandığında) tetiklenecek bir mekanizma vasıtasıyla zehir açığa çıkacak ve kedi ölecektir. Bu durumda % 50 ihtimalle radyoaktif madde bozunacak, zehir açığa çıkacak ve kedi ölecek, 50% ihtimalle de radyoaktif madde bozunmayacak, kedi de sağ kalacaktır. Şimdi, kuantum fiziğine göre, odanın kapısı açılıp kedinin durumu gözlenene kadar kedi % 50 ölü, % 50 canlı vaziyette, yani ölü ve canlı hâllerin bir süperpozisyonu şeklinde bulunmaktadır. Tâbi bu durum mantığa terstir ve anlaşılabilir değildir. Çoklu kâinat modeli ise, evrenlerden birinde kedinin ölü, diğerinde canlı olduğunu söyleyerek içinden çıkılmaz bu durumu kolayca izah etmektedir.

14 Ekim 2008 Salı

THE SECRET(SIR)

Secret adlı kitabı pek çoğunuz okumuşsunuzdur.Okumadıysanız da en azından adını duymuşsunuzdur.Satış rekorları kıran bir kitap.Benim de hayatımda özel önemi olduğundan,kitabın kendisinden biraz bahsetmek istedim.Ola ki,okumayan varsa ilgisini çeker diye.Evvelki sene okuduğum ve hayatımda bir dönüm noktası olan bu kitabı,şimdi başucu kitabım yaptım.Ne zaman olumsuz fikirler zihnime üşüşse hemen açıp bakıyorum.İtiraf etmek gerekirse,bu kitap sayesinde çok değiştim.Hayatım tamamen farklılaştı diyebilirim.Eğer siz de hayatınızdan memnun değilseniz,işler istediğiniz gibi gitmiyorsa,işte size bunu değiştirmenin SIRRI:

Başınıza gelen herşeyi, siz hayatınıza çekiyorsunuz .Ne düşünürseniz, onu kendinize çekersiniz. Eskinin bilge insanları bunu bilirlerdi.Mesela;Babilliler…

Ama bilenler toplumun küçük "seçkin" bir kısmıydı.
Sizce neden dünya nüfusunun % 1i, dünyadaki toplam maddi gelirinin % 96sını kazanıyor? Tesadüf olduğunu mu düşünüyorsunuz? Hayır değil!

Çünkü; onlar birşeyleri anlamışlardır,”Çekim Yasası”nı.
Çekim yasasına göre, "Benzerler birbirini çeker".
Burada bir düşünce düzeyinden bahsediyoruz.

Bizim işimiz insanlara,istedikleri şeyi düşünmeyi öğretmek.
İstediğimiz şeyi zihnimizde netleştirmek. İşte bu noktadan sonra evrenin en güçlü yasası işlemeye başlıyor; “ÇEKİM YASASI”.

En çok neyi düşünürseniz, onu kendinize çekersiniz ve o hale gelirsiniz.

Bir düşünceyi tekrar tekrar düşünürseniz ya da sürekli hayalini kurarsanız: (İstediginiz yeni arabayı almak, ihtiyacınız olan parayı bulmak, veya ruh eşinizi bulmak); o düşünceyle ilgili olan frekansı uygun bir temele yerleştirirsiniz.Tabii,burada önemli olan,hayalinizi kurarken gerçekten hayalin içinde yaşadığınızı hissetmek olmalıdır.Mutlu olmak da,hayalinizin gerçekleşmesi için olmazsa olmaz şartlardan.

Sorun şu ki; çoğu insan istemediği şeyi düşünür!
Ve başlarına olumsuzlukların niye tekrar tekrar geldiğini merak eder.
Çekim yasası sizin birşeyi iyi ya da kötü algılamanızla veya olmasını isteyip istememenizle ilgilenmez!

Sadece düşüncelerinize cevap verir. Eğer kendinizi berbat hissediyorsanız, yolladığınız sinyal budur: "Kendimi berbat hissediyorum".Böyle düşündüğünüzde,evren size cevap verir:”Dileğin benim için emirdir”.Sonuçta,düşündüğünüz gibi olursunuz.

Çekim yasası: "Neyi düşünür ya da odaklanırsan onu alırsın" der.
Ondan yakınıyor olman, yakındığını sana daha çok yaklaştırır.
Eğer olaylara pozitif bakabiliyorsak o zaman, pozitif kişi, olay ya da durumları kendimize çekebiliriz.

Ya da tam aksi; negatif yönelimli ve kızgın olabiliriz, bu durumda da olumsuz kişi ya da koşulları kendimize çekeriz.

Bilinçli veya bilinçsiz, aklınızda tuttuğunuz; sizi (olumsuz) etkileyen düşüncelerden kurtulun!

Çünkü;en çok hasta olan, hastalıktan en çok bahsedendir.Bolluktan en çok bahseden, bolluk içindedir.

Çekim yasası her yerde aşikardır, eğer ne olduğunu anlarsanız.
Siz bir mıknatıssınız, düşünceleri, insanları, olayları, hayatları kendinize çekersiniz.

Yasaları olan bir evrende yaşıyoruz; mesela yerçekimi yasası, eğer bir binadan düşerseniz, iyi insan veya kötü insan olmanız hiç farketmez, yere düşersiniz.Anlatmaya çalıştığımız çekim yasasına göre ise,neyi düşünür ve nasıl hissederseniz hayatınıza onu çekersiniz.
Hayatınızdaki her şeyi -yakındıklarınız dahil- hayatınıza siz çektiniz!
İlk bakışta bunu duymaktan nefret edeceğinizi biliyorum; diyeceksiniz ki:
"Trafik kazasını ben çekmedim". "Bu durumu ben çekmedim"
ya da yakındığınız herhangi bir şeyi çekmediğinizi iddia edeceksiniz.
Bu noktada söylemeliyim ki; evet hepsini siz çektiniz!
Bu anlaması en zor olan kavramdır. Ama bir kez kavranırsa, hayatınızı değiştirir.

Bu büyük "sır"rın bir parçasıdır. Birçoğumuz terslikleri çekeriz ve bunu kontrol edemeyeceğimizi,çünkü bunun, doğal yapımızda otomatikman var olduğunu düşünürüz. Bunu ilk kez duyuyorsunuz, Düşüncelerimi değiştirmek zor olacak, diyorsunuz.
İlk başta öyle gelecek, ama sonra eğlenceli olacak.

Bize göre iki duygu vardır: İyi hissettiren ve kötü hissettiren.
Her durumu bu iki duyguyla değerlendiririz.

"Şu anda neyi kendime çekiyorum?" sorusunun cevabı hislerinizdir. Eğer iyi hissediyorsanız, devam edin doğru yoldasınız.

12 Ekim 2008 Pazar

60 SANİYEDE MORAL DEPOLAMAK

Sabahları paldır küldür yataktan fırlayıp kendimize bir merhaba bile demeden strese günaydın dememiz hiç kimsenin suçu değil. Yazar ve kişisel gelişim uzmanı Patricia Muradi "Ne kadar güçlü, kendimizden emin olursak olalım nihayetinde insanız!" diyor ve soruyor "Kendinizi motive etmek için 60 saniyeniz de mi yok?"
Doğamız gereği de kabul görmeye, beğenilmeye, motive edilmeye ihtiyaç duyarız diyen Patricia Muradi "Büyük ya da küçük, kadın veya erkek hepimiz takdir görmek için yaşar, hatta bunun biz dünyayı terk ettikten sonra da devam etmesi için elimizden geleni yaparız. Bunun da ayıp bir yanı yok" görüşünde. Hayat koşulları çoğumuza ortak problemleri getiriyor.
1-PANİKTEN UZAK DURUN
Sabahları paldır küldür kendimizi yataktan dışarı zor atıp, öz bakımımızı yapıp sürüne sürüne giyindikten sonra bir acele işimize veya günlük koşuşturmalarımıza yetişmeye çalışırız. Hele büyük bir şehirde yaşıyorsak, zamanımızın önemli bir bölümünün yolda geçmesi riski olduğundan kimi zaman panik halde günü yakalamaya çalışıyoruz. Bu arada kendimizi unutuyor, makyaj yapmak ya da tıraş olmak gerekmiyorsa aynaya bile bakmaya gerek görmeyebiliyoruz.

2-BEYAZ ATLI TAKDİR PRENSİ
"Aceleniz var, kabul ediyorum zamanınız kısıtlı nihayetinde Mars''''ta ikamet etmediğimizden hemen hepimiz zaman ile yarışmanın ne kadar güç, aynı zamanda ne denli yorucu ve yıpratıcı olduğunun bilincindeyiz. Ama kendinizi motive etmek adına harcayacak 60 saniyeniz de mi yok?" diye soruyor Yazar Muradi ve ekliyor "İnsanız ve takdir edilmek isteriz.
Pekala, o gün etrafımızdaki herkes kendi işleriyle meşgulse ve bizi onaylayacak tek bir cümle duymak şansımız yoksa ne olacak? Gün boyunca ''Beyaz atlı takdir prensi''nin bir şekilde bize ulaşıp takdir etmesini mi bekleyeceğiz? Elbette bizim dışımızda kalan insanlardan takdir görmek muhteşem bir motivasyon kaynağıdır. Ancak dilerseniz gelin özellikle sabahları bu işi hiç kimselere bırakmadan kendimiz yaparak, güne güzel bir başlangıçla 'Merhaba' diyelim."

3-KENDİNİZE GÜNAYDIN DEYİN
Patricia Muradi, her sabah gözümüzü açtığımızda kendimize günaydın dememizin önemine değiniyor ve "Kendimize ismimizle hitap ederek, örneğin, ''Sevgili Ayşe, günaydın, bugün bol ışıklı ve güzel bir gün olsun senin için'' dediğimizde zannederim buna kimsenin bir itirazı olmaz ve pek fazla da zamanımızı almaz. İnsanın kendi kendisine ismi ile seslenmesi başlarda belki biraz komik gelebilir ancak denendiğinde kendimizle iletişime geçtiğimiz ve kendimizi kabul ettiğimiz için mutlak bir fayda sağlayacaktır. Öte yandan kendimize değer verdiğimizde başkalarının ne kadar değerli olduğunu anlamamız daha kolay olacaktır" uyarısını yapıyor.
Merhaba faslından sonra yine kendimiz için önemli bir konu daha var sırada, kendimizi şımartmak. Acaba bugün canımız güne kahve ile mi başlamak ister, bir bardak bitki çayıyla mı, yoksa şöyle bir koca bardak süt veya çikolata mı? Genellikle süt veya bitki çayları daha sağlıklıdır, bu kesin; ancak karar size ait, konu da kendinizi şımartmak olduğundan tercihinizi siz yapacaksınız. İçeceğimizi de seçtikten sonra bu aşama da bitti. Söz yine Muradi''''nin "Satırları okuyan bazı arkadaşların şöyle dediğini duyar gibi oluyorum:
"Ne kahvesi ne sütü, ben dişlerimi fırçalayıp kendimi evden dışarı zor atıyorum!" Vakti kısıtlı olanlara önerim, evlerinde kağıt bardak bulundurmaları. Evden çıkarken yanınıza yarım bardak kahve alıp hem yürüyüp hem de yudumlayalım.

4-KENDİNİZİ BEĞENİN
Muradi''''ye kulak verelim yine "Kendinizi bu ufak başarı ile güzel ve değerli bulduğunuzu sesli olarak ifade edin. Hoşunuza giden fiziki özelliğinizi seçerek kendinize bu konuyu vurgulayın. ''Saçların çok parlak'' veya ''Bu yeni diş macunu dişlerini daha çok beyazlattı'' gibi. Hiçbirimiz dünya güzeli veya kusursuz yakışıklı değiliz. Yola çıktığınızda, ağaçlara, çiçeklere bakmayı da ihmal etmeyin. Kendimize günaydın dememiz, bir içecek ikram edip tercih hakkı tanımamız veya ufak birkaç iltifat sözü söylememiz acaba 60 saniyeden fazla zamanımızı almış mıdır? Almamıştır diye düşünüyorum.
5-AYNAYA BAKMA ZAMANI
Pamuk Prenses'in üvey annesi kötü ruhlu cadı bile aynaya bakıp kendisine iltifatlar yağdırarak kendisini motive ediyordu unutmayın! Sadece kendinize bakın. Kendinize iyi olan ve beğendiğiniz bir yönünüz için iltifat edin. Bugünkü iltifat sebebiniz, çocuklarla iyi iletişim kurmanız veya bir önceki gün başardığınıza inandığınız güzel bir iş olabilir.

7 Ekim 2008 Salı

ŞEHİTLERİMİZ SORUYOR

Cenazelerini dün törenler yapıp kaldırdınız... Peki onların “Neden öldük komutanım, bizi neden korumadınız” sorusunu duydunuz mu? Onlar artık soramaz elbette ama, bu soruyu sormak en çok onların hakkıydı: Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanı generaller Meclis’i protesto yerine Aktütün’le uğraşsalardı, biz o gün ölür müydük?
● Komutanım, biz öldükten sonra dün açıklamışsınız gazetecileri çağırıp: “Aktütün karakolunun yerini 2009’a kadar değiştireceğiz.” Gazeteler ilk kez kafasını azıcık kaldırıp “Yeter artık” demese, bunu yapar mıydınız?

● “İstihbarat eksiğimiz yok” da demişsiniz dün komutanım. Peki 350 kişilik PKK grubunun geldiğini nasıl göremediniz, gördünüzse neden önlem almadınız? Önlem aldığınız için mi öğle vakti göstere göstere saldırdılar?

● Aktütün’ün mayıs ayındaki baskın sonrasındaki halini bilenler vardı aramızda. Gözden çıkarıldığı her halinden belliymiş. Kaçakçılık için yapılmış zamanında ve defalarca basılmış. Burada askerî hata yok mu komutanım?

● O karakol sınırdan geçişi önlemek içinmiş komutanım. Oysa PKK Aktütün’ü basmak için sınırı geçiyordu orada. Bunu 1992’den bu yana tam beş defa yaptı. Hepimiz öldük, tam 44 kişi. Siz ise hesap bile vermediniz. Neden?

● Zayiatın büyük bölümü sınır ötesinden açılan ateş yüzünden demişsiniz. Bu zaten her defasında böyle oldu. O halde o karakol hâlâ neden vardı? Askerî hata olmasa bu kadar zayiat verilir miydi? Biz bu kadar ölür müydük?

● Aktütün ve öteki birçok karakol defalarca basıldı. Siz ise hesap vermek yerine tartışmaları bastırdınız, haber yapılmasını yasakladınız. En büyük acı sizin orada yaşanıyor komutanım, bunu tartışmayıp da neyi tartışacağız?

● Siz, dün gazetecilere bilgi veren komutanım; geçen yıl yine aynı gafletle basılan Dağlıca’daki komutan yarbaya başarı plaketi veren ordu komutanı değil misiniz? O plaket yerine hesap verseydiniz biz bugün yaşıyorduk.

Taraf Gazetesi-5 Ekim Pazar

3 Ekim 2008 Cuma

HASTALIKLARIN GERÇEK NEDENLERİ VE ÇÖZÜM YOLLARI

Hayatımızdaki her rahatsızlığın ortaya çıkması bir ihtiyaçtan doğar. Zihinsel nedeni çözüp ortadan kaldırmak için içimize yönelmeliyiz, çünkü cevap orada yatıyor. İrade gücümüzün işe yaramamasının sebebi burada yatmaktadır. İrade gücümüz sadece dışsal etkenlerle savaşır, içsel sorunlarımızda etkisiz eleman konumuna gelirler. Diyelimki sigara tiryakisisiniz, sigarayla savaşmak yerine neden bunu kullanmaya ihtiyaç duyduğunuzu bulun ve onu çözün. İhtiyaç ortadan kalkınca, bağımlılık da ortadan kalkacaktır.
Bedenimizde en çok rahatsızlığa sebep olan düşünce kalıpları ELEŞTİRME, KIZGINLIK, GÜCENME, AFFETMEME VE SUÇLULUK'tur. Çok eleştiren bir kişinin artrit (eklem romatizması) olması büyük olasılıktır. Kızgınlık duygusu kendisini ateşli ve iltihaplı bir rahatsızlıkla ortaya koyar. Uzun süren içerlemeler kendisini kanser rahatsızlığı olarak koyar. Aşağıda bazı hastalıkların olası nedenlerini ve iyileşmeniz için gerekli yeni düşünce modellerini göreceksiniz. Rahatsızlığınız karşısındaki yeni düşünce modelini sürekli olarak tekrarlamanız gerekmektedir ki eskisi kırılıp temizlensin yerini yenisine terk etsin.

SORUN - OLASI NEDEN - YENİ DÜŞÜNCE MODELİ

ACI
Suçluluk duygusu.
-Geçmişe sevgiyle bakıyorum. Onları da kendimi de özgür bırakıyorum Huzur içindeyim.
ADETLE İLGİLİ RAHATSIZLIKLAR
Kadınlığını reddetme. Suçluluk, korku. Üreme organlarının günahkar ya da kirli olduklarına inanma.
-Bir kadın olarak tüm gücümü kabul ediyorum.tüm bedensel süreçlerimi doğal kabul ediyorum. Kendimi seviyor ve onaylıyorum.
*Adet görememe
Kadın olmayı istememe ve kendinden hoşlanmama
-Kendimden hoşnutum, kadınlık bana sevinç veriyor. Ben her zaman mükemmel biçimde akan hayatın güzel bir ifadesiyim.
*Adet öncesi sendrom
Karışıklığın hakim olmasına izin verme. Gücünü dış etkilere teslim etme. Kadınlık süreçlerini reddetme.
-Şimdi zihnimin ve hayatımın sorumluluğunu kabul ediyorum. Ben güçlü ve dinamik bir
kadınım.Bedenimin her parçası kusursuz çalışıyor,kendimi seviyorum.
*Ağrılı Adet görme
Kendine kızma. Kendi bedeninden ya da kadınlıktan nefret etme
-Bedenimi seviyorum. Kendimi seviyorum. Tüm devrelerimi seviyorum.Herşey yolunda.
AKCİĞER RAHATSIZLIĞI
Depresyon.Keder.Hayatı içine almaktan korkma Doya doya yaşamayı kendine layık görmeme.
-Hayatın bütünlüğünü içime alma kapasitesine sahibim.Hayatı sevgiyle dopdolu yaşıyorum.
ALLERJİLER
Kime karşı allerjiniz var? Kendi gücünü inkar etme.
-Dünya güvenli.Emin ellerdeyim.Hayatla barış halindeyim.

ANEMi
"Evet-Ama" tutumu. Sevinçten yoksunluk. Hayattan korkma. Kendini yetersiz bulma Kendi adına çekinmeden konuşamayacağı ve ihtiyaçlarını talep edemeyeceği konusunda güçlü bir inanç.
-Hayatımın her alanında sevinç duymam iyi ve güvenli bir şey. Hayatı seviyorum. İhtiyaçlarımın karşılanması benim doğuştan sahip olduğum bir haktır. İsteklerimi sevgiyle ve rahatça talep ediyorum.

ASTIM
Boğucu sevgi. Kendi bireyselliğini ve bağımsızlığını hissedememe. Kendini bastırılmış ve boğulmuş hissetme. Bastırılmış ağlama.
-Artık kendi hayatımın sorumluluğunu üstlenebilirim. Özgürlüğü seçiyorum.
AŞIRI KİLO
Hayattan korkma. İncinme, aşağılanma, eleştri ve cinsellikten korunma ihtiyacı. Duygulardan kaçma. Güvensizlik, kendini reddetme. Doyum arama.
-Duygularımla barış halindeyim. Olduğum yerde güvenlik içindeyim. Kendi güvenliğimi kendim yaratıyorum. Kendimi seviyor ve onaylıyorum.
ATEŞ
Aşırı öfke
-Ben sevgi ve barışın sukunet dolu ifadesiyim

BADEMCİK İLTİHABI
Korku. Bastırılmış duygular.Boğulmuş yaratıcılık,yapmak istediklerini yapamama.
-Yaşam benim hayrıma akıyor. Tüm fikirlerimi rahatlıkla ifade ediyorum.Huzur içindeyim.
BAĞIMLILIKLAR
Kendinden kaçış. Korku.Kendini nasıl seveceğini bilememe.
-Ne kadar harika olduğumu şimdi keşfediyorum.
Kendimi sevmeyi ve zevk almayı seçiyorum.
BAĞIRSAK RAHATSIZLIKLARI
Eskiyi, artık ihtiyaç duyulmayanı bırakmaktan korkma.
-Eskiyi rahatça ve kolaylıkla bırakıyorum. Yapmak istediğim her şey için yeterli vaktim var.
BASURLAR
Zamanında yetiştirememe korkusu. Geçmişe duyulan öfke. Bırakmaktan ve kendini hayatın akışına bırakmaktan korkma.Kendini yük altında hissetme
-İçinde sevgi olmayan herşeyi bırakıyorum. yapmak istediğim herşey için yeterli vaktim var.
BAŞ AĞRILARI
Kendini eleştirme.Korku.
-Kendimi seviyor,beğeniyor ve onaylıyorum.Evren güvenli, güvendeyim.
BAŞ DÖNMESİ
Kararsızlık, dağınık düşünme. Dikkatle bekıp görmeyi reddetme
-Tam anlamıyla merkezimdeyim ve huzur içindeyim. Yaşamayı ve neşeli olmayı seçiyorum.
BOYUN RAHATSIZLIKLARI
*omurga sorunları
bir meselenin diğer bakış açılarını görmeyi reddetme. İnatçılık, eğilmezlik.
-Meselelerin her yönünü esneklik ve kolaylıkla görebiliyorum. Güven içindeyim.
*Tutulma
Kararından dönmez, boyun eğmez bir inatçılık.
-Başka bakış açılarını görmek yararlı, bu bakış açılarını görmede kendimi serbest bırakıyorum
BRONŞİT
Huzursuz aile ortamı. Tartışmalar, bağrışmalar ya da sessiz sürtüşmeler.
-İçimde ve çevremde uyum ilan ediyorum. Herşey yolunda.
BURUN RAHATSIZLIKLARI
*Akması
Yardım isteme.İçsel feryat, ağlama
-Beni mutlu kılan yollarla kendimi seviyor ve rahatlıyorum.
*Kanaması
Tanınma, kabul edilme ihtiyacı duyma. Umursanıp önemsendiğini hissetme. Sevgi isteme.
-Kendimi seviyor,beğeniyor ve onaylıyorum. Kendi değerimi biliyor ve kabul ediyorum. Ben harikayım.
*Tıkanması
Kendi değerini tanıyıp kabullenmeme.
-Kendimi seviyor,beğeniyor ve onaylıyorum.
CİNSEL SOĞUKLUK
Korku. Zevk yadsıma. Cinsel ilişkinin kötü bir şey olduğuna inanma. Duyarsız eş .Babadan korkma.
-Kendi bedenimden zevk almak iyi ve güvenli bir şey. Kadın olmak çok güzel.
DEPRESYON
Sahip olma hakkına sahip olmadığını hissetmekten kaynaklanan kızgınlık. Umutsuzluk.
-Artık diğer insanların korkularının ve sınırlamalarının ötesine geçiyorum. Kendi hayatımı yaşıyorum.
EGZAMA
Soluk kesici kin. Zihinsel patlamalar
-Uyum ve barış, sevgi ve mutluluk beni kuşatıyor. Evren güvenli, güvendeyim.
GASTRİT
Süregelen rahatsızlık. Kaygılar. Endişeler.
-Kendimi seviyor,beğeniyor ve onaylıyorum.Evren güvenli, güvendeyim.
GAZ SANCILARI
Sıkı tutma. Korku. Sindirilmiş fikirler.
-Gevşiyor ve hayatın içimden rahatça akmasına izin veriyorum.

GÖZ RAHATSIZLIKLARI
*Astigmatizm
"Ben" sorunu. Kendi benliğiyle karşılaşmaktan korkma.
-Artık kendi güzelliğimi ve görkemimi görmeye hazırım.
*Glokom
Katı bir bağışlamazlık. Çoktan beri süren incinmeler.
-Sevgi ve şefkatle bakıyorum. baskısı. Bunlara boğulmuş olma.
*Hipermetrop
Şimdiden, yaşanan andan korkma.
-Evren güvenli, güvendeyim.
*Katarakt
Geleceğe neşe ve umutla bakamama.
-Hayat sonsuz mutluluk içeriyor. Her yeni anı yaşamak istiyorum.
*Keratit
Aşırı öfke. Birisine vurma isteği.
-İçimden akan sevginin gördüğüm herşeyi iyileştirmesine izin veriyorum. Barışı seçiyorum.
Herşey yolunda.
*Miyop
Gelecekten korkma, önünde olana güvenmeme.
-Tanrısal rehberliği kabul ediyorum. Yaşam sürecine güveniyorum. Emin ellerdeyim.
*Şaşılık
Dışarıda olanları görmek istememe. Ayrı amaçlar içinde olma.
-Görmem iyi ve güvenli bir şey. Huzurluyum.
GRIP
Kitle olumsuzluğunu ve inançlarını benimsememe. Korku. İstatistiklere inanma.
-Ben grup inançlarının ötesindeyim. Tüm tıkanıklıktan ve etkilerden kurtuldum.
HAZIMSIZLIK
Korku, endişe, dehşet hissetme. Sızlanma homurdanma
-Tüm yeni deneyimler sakinlikle kabul ediyor ve özümsüyorum.
HEPATİT
Değişikliğe direnme. Korku, öfke, nefret. Karaciğer öfke ve gazabın yeridir.
-Zihnim arınmış ve özgür. Geçmişi sevgiyle bırakıyorum ve yeniliklere sevgiyle kucak açıyorum

İDRAR YOLU İLTİHABI
Öfke, kızgınlık, suçlama.
-Hayatımda sadece sevindirici deneyimler yaratıyorum. Kendimi seviyor ve onaylıyorum.
İSHAL
Korku, reddetme, kaçış.
-Benim bedenim kusursuz işliyor. Hayatla barış halindeyim.
KABIZLIK
Eski fikirlerden vazgeçmeyi reddetme. Geçmişe saklanıp kalma. Cimrilik.
-Geçmişi bırakıyor, yeni ve gerekli olanı kabul ediyorum. Hayatın içimden akmasını
kabul ediyorum.
KALP RAHATSIZLIKLARI
Uzun süreden beri yaşanılan duygusal sorunlar. Sevinçten yoksunluk. Kalbin katılaşması. Fazla çabalama. Aşırı duygusal ve zihinsel gerilim altında olduğuna inanma.
-Sevinç. Sevinç. Sevinç. Sevincin zihnimden bedenimden ve hayatımdan akmasına
sevgiyle izin veriyorum.
KANSER
Derin bir biçimde incinme, yaralanma. Uzun zamandır süren kızgınlık. İnsanı için için yiyen derin bir üzüntü veya sır. Nefret etme.
-Geçmişte yaşananlar sevgiyle bağışlıyor ve özgür bırakıyorum. Dünyamı sevinçle doldurmayı seçiyorum. Kendimi seviyor ve onaylıyorum.
KEKELEME
Güvensizlik. Kendini ifade eksikliği. Ağlamasına izin verilmemiş olması.
-Düşüncelerimi açıklıkla ve rahatlıkla açıklamakta özgürüm. Kendime güveniyorum. Kendimi ve
başkalarını seviyorum.
KILLANMA
Üstü örtülü öfke. Derin korku. Suçlama arzusu. Suçlanma korkusu. Kendi bedenine değer vermeme.
-Ben kendimin sevgi dolu evebeyniyim. Seviliyor ve onaylıyorum. Emin ellerdeyim. Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum.
KISIRLIK
Korku ve yaşam sürecine güvenmeme. Analık-babalık deneyimine ihtiyaç duymama.
-Yaşam sürecine güveniyorum. Ben daima doğru yerde ve zamanda, doğru şeyler
yapıyorum. Kendimi seviyor ve onaylıyorum.

KOLESTROL
Mutluluğu kabullenmekten korkma ve kaçma.
-Hayatı sevmeyi seçiyorum. Mutluluk kanallarım sonuna kadar açık, neşeyi kabul ediyorum.
MEME RAHATSIZLIKLARI
Aşırı annelik etme. Aşırı koruma. Zorbaca bir tutuma varan aşırı müdahale. Kendine bakmayı reddedip, herkesi kendi önüne geçirme.
-Ben önemliyiyim ve değerliyim. Artık kendime sevgiyle ve keyifle özen gösteriyorum. Başkalarına kendileri olma özgürlüğünü tanıyorum. Hepimiz güvendeyiz.
MİGREN
Kusursuz olma isteğiyle kişinin kendi üzerine baskı yapması. Bastırılmış öfke. Hayatın akışına güvenmeme. Cinsel korkular.
-Kendimi hayatın akışına bırakıyorum ve evrenin tüm ihtiyaçlarımı en güzel biçimde karşılayacağına inanıyorum.Yaşamak güzel.
NEZLE
Aynı anda pek çok şeyin olup bitmesi. Zihinsel karmaşa, düzensizlik. Küçük incinmeler. Her kış nezle olurum düşüncesi.
-Zihmimin gevşeyip rahatlamasına izin veriyorum. İçimde ve çevremde berraklık ve uyum var.
Her şey yolunda.

OSTEPOROZ
Hayatta artık hiçbir desteğinin kalmadığına inanma.
-Ben kendime yeterim ve kendi hayatımın desteğiyim.Hayat beni sevgi dolu yollarıyla destekliyor. Her şey yolunda.
ÖKSÜRÜK
Dünyaya bağırma isteği. "Beni görün ve dinleyin."
-Ben önemseniyor ve takdir ediliyorum. Ben kendime yeterliyim.

AĞIZ KOKUSU
Öfke ve intikam düşünceleri. Yoz eğilimler, dedikoduculuk. Kötü düşünceler.
-Sevgi dolu nazik ve dostça konuşuyorum. Geçmişi sevgiyle bırakıyor ve sadece sevgi
ifadelerini hayatıma alıyorum.

SELÜLİT
Biriktirilmiş öfke ve kendini cezalandırma.
-Kendimi ve başkalarını seviyor ve onaylıyorum. Affediyorum. Hayatı sevmek ve tadına varmak
için özgürüm.
SIRT RAHATSIZLIKLARI
*Alt Bölüm
Para konusunda korku. Mali destekten yoksunluk. İşini sevmeme.
-Yaşam sürecine güveniyorum. Evren benim gereksinim duyduğum herşeyi sağlayacaktır.
Evren güvenli, ben güvendeyim.
*Orta Bölüm
Suçluluk duygusu ardındaki tüm ıvır zıvıra saplanıp kalma.
-Geçmişi sevgiyle geride bırakıyorum. Geleceğime sevgiyle ve güvenle bakıyorum. Kendimi affediyorum.
*Üst Bölüm
Duygusal destekten yoksunluk. Sevilmediğini hissetme. Bu yüzden kendi sevgisini de gösterememe. Hayat sorumluluğunun ağır gelmesi.
-Kendimi seviyor,beğeniyor ve onaylıyorum. Evren beni seviyor ve destekliyor.
SİNÜZİT
Yakın bir kişiye sinirlenme.
-Huzur ve uyumun beni kuşattığını ve her şeyin yolunda olduğunu ilan ediyorum.

ŞEKER HASTALIĞI
"Keşke öyle olsaydı" düşüncesinden kaynaklanan özlem. İdareyi hep elinde tutma isteği. Derin keder. Hayatın anlamını yitirmesi. inatla afetmeme.
-Bu an sevinçle dolu. "Keşke" diye bir şey yok. Tüm deneyimlerim benim gelişimim için. Yaşamdan tat almayı seçiyorum.

TANSİYON RAHATSIZLIKLARI
* Yüksek
Uzun süreden beri gelen çözülmemiş duygusal sorun.
-Geçmişi sevgiyle geride bırakıyorum. Huzur içindeyim.
*Düşük
Çocuklukta yaşanan sevgi eksikliği. "Ne anlamı varki, nasıl olsa bir işe yaramıyacak düşüncesi.
-Ben kendimi seviyor ve onaylıyorum. Yaşantımı sevinç kaynağına dönüştürmeye karar verdim.
TIRNAK YEME
Düş kırıklığı ve kendini içten yiyip durma.
-Kendi hayatımın sahibiyim ve hayatımı sevinçle yönetiyorum.
UÇUKLAR
Öfkeli sözleri kendi içinde kurma, içinde kavga etme ve bu duyguşarı ifade etmekten korma.
-Ben yalnızca huzur verici deneyimler yaşıyorum ve kendimi seviyorum. Her şey yolunda.
UYKUSUZLUK
Korku. Yeterli olamama duygusu. Suçluluk.
-Yaşadıklarımı sevgiyle bırakıyor ve huzur dolu bir uykuya dalıyorum.
ÜLSER

Korku. Yeterli olamama duygusu. Suçluluk.
-Kendimi seviyor,beğeniyor ve onaylıyorum. Huzurluyum. Sakinim ve her şey yolunda.
VARİS
İşini ya da bulunduğu yeri sevmeme. Hevesin kırılması. Taşıyabileceğinden daha fazla yük altında olduğunu düşünme.
-Hayatı ve yaptığım işi seviyorum. Elimdekiler için şükrediyorum. Herşeyi sevmeyi seçiyorum.

YATAĞA İŞEME
Anne-babadan, özellikle babadan korkma.
-Seni seviyor, anlyor ve şefkatle kucaklıyoruz. Sen güvendesin.
YORGUNLUK
Can sıkıntısı, yaptığı işi sevmeme.
-Hayat bana coşku veriyor, istek ve enerji doluyum.

Kaynak: Louise Hay - Düşünce Gücüyle Tedavi