tag:blogger.com,1999:blog-14368724009285775092024-03-13T10:47:30.396-07:00hayata-evetSizlerle birlikte,hayata evet diyebilmek ümidiyle....Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.comBlogger148125tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-15626643491510794872014-11-02T14:43:00.001-08:002014-11-02T14:43:54.713-08:00AŞURE GÜNÜNÜZ MÜBAREK VE BEREKETLİ OLSUN<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-MlOKJwVHxKU/VFazg092t3I/AAAAAAAAA0U/zOcPUzqmrFA/s1600/muharrem-ayi-asure-gunu-mubarek-olsun.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-MlOKJwVHxKU/VFazg092t3I/AAAAAAAAA0U/zOcPUzqmrFA/s1600/muharrem-ayi-asure-gunu-mubarek-olsun.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<br />Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-90494562616721215822014-09-28T07:10:00.002-07:002014-09-28T07:17:50.781-07:00DEPRESYONUN TEK SEBEBİ TEMBELLİK DESEK YERİDİR...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-mv5iPS1MfpM/VCgWvTyQdkI/AAAAAAAAA0E/A3yxjsDgRT8/s1600/Tembellik-Ile-Ilgili-Sozler-4.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-mv5iPS1MfpM/VCgWvTyQdkI/AAAAAAAAA0E/A3yxjsDgRT8/s1600/Tembellik-Ile-Ilgili-Sozler-4.jpg" height="320" width="285" /></a></div>
<br />Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-28800134340440693672014-09-13T13:46:00.001-07:002014-09-13T13:47:53.352-07:00Maher Zain - Ya Nabi Salam Alayka Türkçe Versiyon(ilahi)<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="270" src="//www.youtube.com/embed/jdP7KFltURI" width="480"></iframe>Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-43998873209937902942014-09-09T13:13:00.002-07:002014-09-09T13:32:29.096-07:00Çalınan her kapı hemen açılsaydı, ümidin, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdı...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-sPsJx1fOQpc/VA9epQjqHSI/AAAAAAAAAzw/4YBrJP_N2OU/s1600/10557437_820150244725645_2989107122688517537_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-sPsJx1fOQpc/VA9epQjqHSI/AAAAAAAAAzw/4YBrJP_N2OU/s1600/10557437_820150244725645_2989107122688517537_n.jpg" height="236" width="320" /></a></div>
<br />Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-82636506781192146232014-07-04T17:55:00.003-07:002014-07-04T17:56:16.339-07:00YORUMSUZ:)))))<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-51PpIAh6wDU/U7dM922aPNI/AAAAAAAAAzY/cSgD5XbYfBw/s1600/RAM.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-51PpIAh6wDU/U7dM922aPNI/AAAAAAAAAzY/cSgD5XbYfBw/s1600/RAM.jpg" height="243" width="320" /></a></div>
<br />Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-32606998186966620802014-06-27T12:21:00.003-07:002014-06-27T12:21:58.761-07:00RAMAZAN GELDİ HOŞ GELDİ<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-Rnxk0eZxEiw/U63ESoWfMhI/AAAAAAAAAzI/YgobqUDnDbQ/s1600/120720104616Ramazan_3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-Rnxk0eZxEiw/U63ESoWfMhI/AAAAAAAAAzI/YgobqUDnDbQ/s1600/120720104616Ramazan_3.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<br />Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-91572627767606401512014-06-15T13:24:00.000-07:002014-06-15T13:24:09.177-07:00KARAKALEM <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-3SEg7MvUtj8/U53_4O-Vl6I/AAAAAAAAAyo/bB4bffUG9IU/s1600/2014-06-06+02.42.57.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-3SEg7MvUtj8/U53_4O-Vl6I/AAAAAAAAAyo/bB4bffUG9IU/s1600/2014-06-06+02.42.57.jpg" height="320" width="240" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sizlere son dönemde yoğunlaşmış olduğum bir sanattan
bahsetmek istiyorum bu güzel sanatın adı: Karakalem. Aslında uzun zamandır
merak duyduğum fakat pek vaktim olmadığı için ilgilenemediğim bir dal. Ciddi
anlamda insana huzur veren, rahatlatan ve dinginlik sağlayan bir şey olduğunu
söylemeliyim. Resim çizmek için çoğu zaman çeşit çeşit boyalar ve farklı farklı
malzemeler kullanırız. Ama karakalem için gereken şeyler: Bir kurşun kalem ve
bir kağıttır. Üstelik resim çizmek için kullanılan bu yardımcı malzeme tek bir renkten
oluşuyor: Siyahtan. Sizce de tek bir renkten binlerce hissin kağıda
yansıtılması ilginç değil mi? Karakalem çizmede kullandığımız kurşun kalemler
asma ve söğüt dallarının yakılıp ahşap arasına sıkıştırılmasıyla oluşur.
Karakalem resimde dikkat edilmesi gereken iki şey vardır bunlar: Çizilen
resimdeki objeye vs. ışığın hangi yönden geldiği belirlenmeli ve tonlamalar
buna göre yapılmalıdır. İkinci olarak da: Resmi çizerken kalemin, sizin
kontrolünüzde olmasını sağlamalısınız. Karakalem resim çizmek istiyorsanız
daima sabırlı olmalısınız. İlk başta çizdiğiniz resmin mükemmel olmasını
beklememelisiniz. Eğer çizdiğiniz resim
sizi tatmin etmediyse disiplinli olarak çalışmaya devam etmeli ve yeni resimler
çizip bu hatalarınızı düzeltmelisiniz. İlk başlarda porte gibi zor
çizilebilecek resimlerden ziyade daha basit çizilebilecek olan meyve, eşya, vb. gibi şeyler çizilmelidir. Örneğin; önünüze
bir elma alıp onu çizebilir ve daha sonra tonlamaları yapabilirsiniz. Eğer
isterseniz bu konuda internette daha farklı ve basit çalışmalar bulup, onları da
çizebilirsiniz, size kalmış. Konu hakkında daha fazla bilgi öğrenmek
isterseniz, internette çeşitli videoları izleyip bu konuda daha fazla bilgi
edinebilirsiniz.<o:p></o:p></div>
Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-31100833635824182692014-06-13T04:11:00.002-07:002014-06-13T04:12:36.013-07:00DOĞRU SÖZE NE DENİR....<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-u_PujXrJ0rU/U5rcSJqOiXI/AAAAAAAAAyY/_fXpFQ0byAI/s1600/Dunyanin-Her-Yerinden-Cok-Guzel-Doga-Manzaralari-4951160631332922811.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-u_PujXrJ0rU/U5rcSJqOiXI/AAAAAAAAAyY/_fXpFQ0byAI/s1600/Dunyanin-Her-Yerinden-Cok-Guzel-Doga-Manzaralari-4951160631332922811.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<span style="background-color: white; color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">Düşmanın en büyük hilesi, dostluğudur.</span><br />
<br style="background-color: white; color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;" />
<span style="background-color: white; color: #37404e; font-family: Helvetica, Arial, 'lucida grande', tahoma, verdana, arial, sans-serif; font-size: 14px; line-height: 20px;">Sadi Şirâzi</span>Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-22281846682150720192014-06-12T07:21:00.002-07:002014-06-12T07:27:28.428-07:00KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-XYKJDdQFYNY/U5m3UpIcZWI/AAAAAAAAAyI/G_aR6lZ6VlA/s1600/%C3%A7i%C3%A7ek.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-XYKJDdQFYNY/U5m3UpIcZWI/AAAAAAAAAyI/G_aR6lZ6VlA/s1600/%C3%A7i%C3%A7ek.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<div style="background-color: white; color: #252525; font-family: sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22.399999618530273px; margin-bottom: 0.5em; margin-top: 0.5em;">
<b>Berat Kandili</b>, <i>(Berâet Kandili),</i> İslam dininde kutsal kabul edilen gecelerden biridir. Şaban ayının 14. gününü 15. gününe bağlayan gecesi Berat gecesidir. Osmanlı Devleti'nde <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/II._Selim" style="background: none; color: #0b0080; text-decoration: none;" title="II. Selim">II. </a>Selim'den itibaren minarelerde kandil yakılmasıyla kandil adını almıştır.</div>
<div style="background-color: white; color: #252525; font-family: sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22.399999618530273px; margin-bottom: 0.5em; margin-top: 0.5em;">
Berat <i>(Berâet)</i>, Arapça'da temize çıkma anlamına gelir. İslam inancına göre bu gecenin bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle <b>Mübarek Gece</b>; günahların affı ve kulların temize çıkarılması sebebiyle de <b>Berat Gecesi</b> ve kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle de <b>Rahmet Gecesi</b> gibi adlar da verilmiştir.</div>
<div style="background-color: white; color: #252525; font-family: sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22.399999618530273px; margin-bottom: 0.5em; margin-top: 0.5em;">
Müslümanlar bu geceyi ibadet ve taatle geçirmenin pek çok sevabı ve feyzi olduğuna inanır. Bu konuda İslam peygamberi Muhammed'in bir hadisi vardır:</div>
<div style="background-color: white; color: #252525; font-family: sans-serif; font-size: 14px; line-height: 22.399999618530273px; margin-bottom: 0.5em; margin-top: 0.5em;">
<i>"Şaban ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibadete kalkın. Ve o gecenin gündüzünde (kandilden sonraki gün) oruç tutunuz. Çünkü o gece güneş batınca Allah-u Teâlâ o andan fecir oluncaya kadar: 'Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. (Bir belâ ile) müptelâ olan yok mu, ona kurtuluş vereyim' buyurur."</i> (İbn Mâce)</div>
Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-80217983363064431682014-06-10T16:24:00.000-07:002014-06-10T16:25:39.478-07:00CENGİZ AYTMATOV ' UN ANISINA<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-mfuYF_UtVrc/U5eChj9JGMI/AAAAAAAAAx4/orAun635FLo/s1600/956244_detay.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-mfuYF_UtVrc/U5eChj9JGMI/AAAAAAAAAx4/orAun635FLo/s1600/956244_detay.jpg" /></a></div>
Cengiz Aytmatov, 1928' de Kırgızistan' da doğdu. Adı Cengiz Han' dan esinlenerek konulmuştur. Gençliği 2. dünya savaşı döneminde geçmiştir. Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsünde okumuştur. Pravda'da yazmaya başladı. Eserleri 100' ün üzerinde dile çevrildi. "Gün olur asra bedel" isimli ünlü romanının film çekimi için gittiği, Tataristan' da böbrek yetmezliği nedeniyle rahatsızlandı. Tedavi olmak için götürüldüğü Almanya' da 10 Haziran 2008 günü vefat etti.<br />
Eserlerinin bazıları Türkiye'de de film yapılmıştır. Selvi Boylum Al Yazmalım bunlardan birisidir. Benim çok sevdiğim kitapları arasında Gün Olur Asra Bedel, Dişi Kurdun Rüyaları, Cemile, Cengiz Han'a küsen Bulut, Toprak Ana vardır. Diğerlerini de okudum ama bunların zihnimde ve yüreğimde bıraktığı izler daha bir başka oldu.<br />
Eserlerinde efsanelere ve halk hikayelerine yer veren yazar, bunların gençler tarafından unutulmamasını ve kültürün devamını hedeflemiştir. Benim özellikle zihnimde yer eden, Gün Olur Asra Bedel kitabında ki "Mankurt" kavramıydı. Kitapta geçen bu efsaneyi okuduğumda çok etkilendim. Bu efsane, günümüze de hitap etmekte ve pek çok insanın içinde bulunduğu durumu özetlemekteydi. Kitabı ilk okuduğumdan bu yana uzun yıllar geçti. Birden fazla okudum ve her seferinde ayrı bir lezzet aldım, yeni şeyler öğrendim.<br />
Yazarın özellikle 2. Dünya Savaşı dönemini anlatan kitaplarında, savaş döneminin bütün sıkıntılarını yaşayan Kırgız halkını görüyorsunuz. İnsanı derinden sarsan olaylarla karşılaşıyorsunuz. Komünist bir dönemin getirdiği yeniliklere uyum sağlamaya çalışan halkın, aynı zamanda savaşın getirdiği sıkıntıları nasıl göğüslemeye çalıştığını sanki birebir yaşıyorsunuz. Tabii günümüz aşklarına benzemeyen, saf ve temiz aşkları da kitaplarında görüyorsunuz. Çünkü, bu aşklar günümüz aşkları gibi süfli duygularla, bedene indirgenmiş aşklar değil; yüce duygulara hitap eden yüksek bir değer olarak işlenir.<br />
Aytmatov'u okumak zevkli, aynı zamanda bilgilendirici bir faaliyettir. Hayatımda önemli yeri olan bu kitapları okumanızı tavsiye ederim. Bu büyük insanı rahmetle anıyorum. Bir sonra ki yazımda, günümüze de ışık tutan Mankurtlaşmak konusunu ele almak istiyorum.<br />
<br />Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-64790940897522023442014-06-05T03:56:00.003-07:002014-06-05T07:59:33.718-07:00BEN DE MİMLENDİM:))))Sevgili http://sulemcafe.blogspot.com.tr/ beni mimlemiş, ben de cevap vereyim arkadaşıma:) Bu arada mimlenmek güzel şey...<br />
<b>1)</b> <b>Blog açma hikayeniz nedir? </b> <br />
2007 yılında sevgili arkadaşım gonuldenele, blog açtığını söyleyince, interneti seven ben de,bir blog açıp insanlarla bir şeyler paylaşmak istedim. Macera böyle başladı:)<br />
<br />
<b>2) Blog isminiz nerden geliyor? Neden bu isim?</b><br />
O günlerde, televizyonda bir program var ve ismi "Hayata Evet". Konusu ise kişisel gelişim. Ben de blogumu, daha çok, kişisel gelişim üzerine oturtacağım için bu ismi kullanayım dedim.<br />
<br />
<b>3) Hangi mevsimi seversiniz?</b><br />
Hepsini severim. Bir mevsim bitiyorken, diğerini özlemiş olurum:)<br />
<br />
<b>4) Bu mevsim size neyi çağrıştırıyor?</b><br />
Kış mevsimi karı, yağmuru ve okulu,<br />
İlkbahar canlılık ve cıvıltıyı,<br />
Yaz tatili ve gezmeyi,<br />
Sonbahar ise sararmış yaprakları ve tatil rehavetinden kurtulmayı çağrıştırıyor.<br />
<br />
<b>5) Kırmızı ruj mu yoksa eye-liner mı?</b><br />
Eye-liner tabii ki.<br />
<br />
<b>6) Blog yazmak sana ne kazandırdı?</b><br />
Blog yazarak çok farklı bir dünyaya dahil oldum bence. Çok farklı konularda, bu sayede farklı bakış açıları kazandım.<br />
<br />
<b>7) Kitap okumak mı yoksa bir şeyler yazmak mı?</b><br />
Kitap okumak derim...<br />
<br />
<b>8) Şiir mi yoksa roman ya da hikaye mi?</b><br />
Şiir okumayı çok sevmiyorum. Roman ya da hikaye daha bana göre.<br />
<br />
<b>9) En çok etkilendiğin film?</b><br />
"Tibette 7 Yıl" ve "İyi, kötü, çirkin" diyebilirim. Ama unutamadığım başka bir sürü film var.<br />
<br />
<b>10) Öğrenci olmak mı yoksa iş hayatına atılmak mı?</b><br />
Bazen öğrenci rahatlığı ve uçarılığı içinde olmak istiyorum, bazen de çalışma hayatından çok zevk alıyorum. Ruh halime göre değişiyor.<br />
<br />
<b>11) Kitap okumak mı, film izlemek mi?</b><br />
İşin doğrusu her ikisini de çok severim ama tercih yapmam gerekirse, kitap derim.<br />
<br />
<b>12) Hangi tür kitaplar ya da filmler?</b><br />
Her türlü kitap ( şiir hariç ) ve her türlü film olabilir. Yeter ki güzel olsun.<br />
<br />
<b>13) Klasik giyinmek mi, yoksa spor mu?</b><br />
Yerine göre değişir.<br />
<br />
<b>14) Almaktan asla vazgeçmeyeceğiniz şey?</b><br />
Kıyafet ve mutfak eşyası. Mesela bu günlerde çay tabağı ve çay bardağına takıldım, buldukça almak istiyorum:))<br />
<br />
<b>15) En sevdiğiniz yemek ?</b><br />
İçli köfte:))<br />
<br />
<b>16) En sevdiğin diziler?</b><br />
Türk dizilerinden "Yalan Dünya", yabancı dizilerden "Vikings"<br />
<br />
<b>17) Özel bir yeteneğin olsaydı, bunun ne olmasını isterdin?</b><br />
Hitabet sanatını bilmek isterdim.<br />
<br />
<b>18) Hasta olmanın en kötü yanı nedir?</b><br />
Aciz olmak...<br />
<br />
<b>19) Alınacaklar listen var mı? İlk beşi nedir?</b><br />
Olmaz mı???:))))))<br />
-Beyaz bir çanta<br />
-Yazlık merserize hırkalar<br />
-Babet<br />
-Bu sene moda olan, ayak bileklerinde biten ve uçuşan etekler<br />
-Pantolon<br />
<br />
<b>20) İlk aldığın makyaj malzemesi?</b><br />
Acaba neydi ki?? Rujdu herhalde:))<br />
<br />
E ben de birilerini mimleyeyim:)<br />
<br />
http://gonuldenele.blogspot.com.tr/<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-fJ6bMGECbZI/U4-Jo3vJM6I/AAAAAAAAAxE/6aBU6WXUOS4/s1600/indir0.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><br /></a></div>
Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-60965138960328200292014-06-04T12:16:00.000-07:002014-06-04T12:16:33.123-07:00PEYNİRİMİZİ KENDİMİZ YAPALIM MI? HEM SAĞLIKLI HEM YAĞSIZ...Geçenlerde gördüğüm bir peynir tarifini denemek istedim. Tarifi okuduğumda, çok kolay olduğunu gördüm.Epey zamandır, öğrencimden aldığım mis gibi sütten yoğurt yapıyordum. Peyniri de denemek istedim. İlk yaptığım peynir harika olunca, bundan sonra kendi peynirimi yapmaya karar verdim. Fakat kilo bizim için bir problem olmaya başlamasın diye, sütün yağını alarak yapmaya başladım. İşte tarifi...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-UVYl_6JIPjQ/U49rj1x_PhI/AAAAAAAAAwo/eI0yOPH2YqM/s1600/2014-06-04+20.33.03.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-UVYl_6JIPjQ/U49rj1x_PhI/AAAAAAAAAwo/eI0yOPH2YqM/s1600/2014-06-04+20.33.03.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Malzemeler:</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
-5 lt. süt</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
-Yarım kase kadar sirke</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
-Süzmek için temiz bir tülbent ve süzgeç</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Yapılışı:</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Sütü kaynatıp bekletiyoruz. Soğuyan sütün üzerindeki kaymak tabakasını alıyoruz. Kaymağı aldıktan sonra, sütü tekrar kaynamaya bırakıyoruz. Kaynamaya başlayan sütün içine sirkeyi ekleyerek yavaştan karıştırıyoruz. Bu arada zaten, sütün kesildiğini görürsünüz. Bir kaç dakika kaynatarak iyice kesilen sütü, içine tülbenti yaydığınız süzgece boşaltarak süzüyoruz. Elimizi yakmadan, tülbenti sıkarak peyniri sıkıştıralım ki toparlansın. Bu şekilde iken peynirin üzerine, ağır bir materyal koyarak şekil almasını ve iyice süzülmesini sağlamalıyız. Ben evdeki döküm tencereyi koyuyorum. Üzerinde ağırlıkla bir gece bekletip, ertesi gün dilimleyerek, hazırladığımız tuzlu suyun içine peynirlerimizi bırakıyoruz. İsteyen kaymağını almadan yağlı yapabilir. O zaman, ilk kaynatmada hemen sirkeyle kestirebilirsiniz. Bakın bakalım beğenecek misiniz????</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-maUIeB5CGGs/U49wH8Y-HEI/AAAAAAAAAw0/UQFqTExjnqI/s1600/2014-06-04+20.34.30.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-maUIeB5CGGs/U49wH8Y-HEI/AAAAAAAAAw0/UQFqTExjnqI/s1600/2014-06-04+20.34.30.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Afiyet olsun:))))</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-65950793295648185002013-09-06T04:10:00.001-07:002013-09-06T04:11:41.349-07:00SEN ÖYLE ÇAĞIRMASAN, BEN BÖYLE GELMEZDİM...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-nDEWN-vAnFw/UiNVRAYBPfI/AAAAAAAAAsU/49ZzcqoY5Wc/s1600/nar+a%C4%9Fac%C4%B11.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="191" src="http://2.bp.blogspot.com/-nDEWN-vAnFw/UiNVRAYBPfI/AAAAAAAAAsU/49ZzcqoY5Wc/s320/nar+a%C4%9Fac%C4%B11.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Trabzonlu Zehra ile, Isfahan'lı Azeri Türkü bir genç olan Settarhan'ın hikayesi. Tacir ile muhacir diyor yazar onlara. Kapakta ki bu cümleleri duyunca bir anlam veremedim en başta. Taciri anlamıştım ama muhacir niyeydi?? Gene her ikisinin birbirinden çok uzakta olması ve aralarında herhangi bir bağ bulunmaması dolayısıyla (nasıl olupda buluşacaklar diye) kurguda eksiklikler olacağını düşündüm.Daha önce de Nazan Bekiroğlunun kitaplarını okumayı denemiş ama haz almadığım için bırakmıştım. Tabii bütün bunlar bana kitabı boşa aldığımı düşündürdü ama, inatla ilk sayfaları okumaya başladım. Bir müddet sonra kitap sarmaya başladı. Sonuna kadar çok zevkle ve heyecanla okudum. Sonuçta hayatımda müstesna yeri olan kitaplardan biri oldu.</span><br />
<span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Nar ağacı sayesinde, yeni bilgiler edindim, değişik duygular yaşadım. Kalandar (<strong class="selflink" style="background-color: white; line-height: 19.1875px;">Kalandar</strong><span style="background-color: white; line-height: 19.1875px;"> </span><a class="mw-redirect" href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Rumi_Takvim" style="background-color: white; background-image: none; color: #0b0080; line-height: 19.1875px; text-decoration: none;" title="Rumi Takvim">Rumi Takvim</a><span style="background-color: white; line-height: 19.1875px;">'in ilk ayıdır. Kalandar'ın birinci günü </span><a class="mw-redirect" href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Miladi_Takvim" style="background-color: white; background-image: none; color: #0b0080; line-height: 19.1875px; text-decoration: none;" title="Miladi Takvim">Miladi Takvim</a><span style="background-color: white; line-height: 19.1875px;">'e göre Ocak ayının 14'üne tekabül eder. </span><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Karadeniz_B%C3%B6lgesi" style="background-color: white; background-image: none; color: #0b0080; line-height: 19.1875px; text-decoration: none;" title="Karadeniz Bölgesi">Karadeniz Bölgesinde</a><span style="background-color: white; line-height: 19.1875px;">, özellikle Trabzon ilinde bu gecenin ayrı bir önemi vardır. Geleneksel olarak bu gecede çocuklar dışarı çıkar ve evleri dolaşmaya başlarlar. Ellerindeki poşetleri evlerin kapısına koyup zile bastıktan sonra ev ahalisinin poşetin içine koyacakları hediyeleri beklerler. Bu sırada da bazı maniler söylerler.), Harşit çayı, zerdüştlerin ölülerini ne yaptıkları,İran'ın o dönemde nasıl bir ülke olduğu, Balkan savaşında neler yaşandığı gibi bir sürü şeyi dağarcığıma ekledim.O dönemde ki Osmanlı'da ki yöneticilerin yaptıkları yanlışlar, gencecik insanların zor şartlarda, cepheye sürülüp, daha savaşamadan salgın hastalık, açlık yorgunluk gibi sebeplerle ölmeleri beni kahretti.O dönemde karadeniz bölgesinden Ruslar geliyor diye, batıya göç olduğunu öğrendim.Tabii Bolşevik ihtilalinin nasıl şekillendiği hakkında fikir sahibi oldum vs. vs....</span></span><br />
<span style="background-color: white; line-height: 19.1875px;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Çayı çok sevmem dolayısıyla, İran'da ki çayhaneler hoşuma gitti. Yazar öyle güzel anlatmış ki, bazı bölümleri okurken kendimi orada çay içerken buldum:)) Kitapta çayhanelerin orada ki sosyal hayata katkısının önemi anlatılmış.Rusların İran üzerinde ki etkisi de var tabii.</span></span><span style="background-color: white; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; line-height: 19.1875px;"> </span><br />
<span style="background-color: white; line-height: 19.1875px;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Kader ağlarını örüyor ve nereden nereye diyecek bir hikaye ortaya çıkıyor. Hikaye çok gerçekçi, çünkü Nazan Bekiroğlu'nun dedesi ve anneannesinin hikayesi.Yazılanlar da kendisinin yaşadıkları ve tabii biraz da kurgu. Kitabın çarpıcı olması bundan kaynaklanıyor herhalde.</span></span><br />
<span style="background-color: white; line-height: 19.1875px;"><span style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif;">Bu kitapla ilgili daha yazacak çok şey var, ama ben size onları yazmak yerine, alın okuyun derim. Alın, okuyun ve hayatınızda hoş bir tat bıraksın bende ki gibi....İyi okumalar...</span></span><br />
<span style="background-color: white; font-family: sans-serif; font-size: 13px; line-height: 19.1875px;"><br /></span>Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-29011694274661584922013-09-06T03:09:00.001-07:002013-09-06T03:09:21.891-07:00TEKRAR, YİNE YENİDEN...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-DqzkLokgJb8/UimobtSN_7I/AAAAAAAAAs0/tGEXegaN6FQ/s1600/D%C4%B0YET.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-DqzkLokgJb8/UimobtSN_7I/AAAAAAAAAs0/tGEXegaN6FQ/s1600/D%C4%B0YET.jpg" /></a></div>
Mehtap hanımla birlikte verdiğim kilolardan sonra, araya giren tatil, ramazan ve bayram derken; geç yatıp geç kalktık, ara öğünleri aksattık, ne bulduysak yedik. Dolayısıyla hem eşim hem ben 3 kg. yi geri almışız. Şimdi Mehtap'la tekrar, bu alınan kiloları vermeye başlıyoruz. Bizimle birlikte olacak herkese kolay gelsin...Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-71830700934307152022013-08-14T01:54:00.000-07:002013-08-18T08:33:31.367-07:00BAYRAM KÖMBESİ<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-Z5vdQx8JCFc/UgtAgEKbV8I/AAAAAAAAAr4/ARYoCMVl0Nw/s1600/k%C3%B6mbe.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="238" src="http://2.bp.blogspot.com/-Z5vdQx8JCFc/UgtAgEKbV8I/AAAAAAAAAr4/ARYoCMVl0Nw/s320/k%C3%B6mbe.jpg" width="320" /></a></div>
Ramazan bayramında memleketim Osmaniye'de herkes bu mayalı, baharatlı ve tatlı kömbeden yapar. Çocukluğumdan beri her bayram bu lezzeti tattık.Ben çocukken, evler de bu kadar tatlı, pasta, börek yapılmazdı. Dolayısıyla bayram kömbesinin ayrı bir tadı olurdu bizim için. İçinde yumurta olmadığı için de kolay kolay bayatlamaz ve büyük çuval dolusu yapılırdı ki bayram sonrasında da tüketilirdi.Ramazanın sonuna doğru herkeste bir kömbe yapma telaşı başlardı. Tabii mayalı hamur olduğu için, sahurdan yoğurulur, mayaya gelmesi beklenir, fırına götürülür, pişirilir, eve getirilir.O gün mis gibi taze taze, iftar sonrası tadına vararak çayın yanında yenir. E tabii gurbette de olsam ben de geleneği bozmadım, kömbeleri yaptım. Tabii bolca tükettim, öyle olunca da bir haftada tam yarım kilo almışım. Belki bu güzel lezzeti denemek isteyenler olabilir diye tarifin vereceğim ama, dikkatli yemenizi tavsiye ederim.<br />
Malzemeler:<br />
8 su bardağı un<br />
1 su bardağı tereyağı<br />
1 su bardağı sıvı yağ<br />
3 su bardağı şeker<br />
2 su bardağı süt<br />
2 paket kuru maya( yaş maya da olabilir ben küçük paket kuru mayayla yaptım)<br />
2 paket kabartma tozu<br />
Tarçın<br />
Karanfil<br />
Yenibahar<br />
Çörekotu<br />
Susam<br />
Unla birlikte maya, şeker, süt, yağlar, kabartma tozu, baharatlar, çörek otunun ve susamın az bir miktarı ile sert olmayan bir hamur yoğuralım. Eğer elimize yapışıyorsa bir miktar unla dengeleyelim. Mayalanmaya bırakalım. Mayaya geldikten sonra, üst kısmını bolca susam ve çörek otuna batırarak ( biraz da üzerine bastıralım ki susamlar dökülmesin) fırında 175 derecede üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Afiyet olsun, ama kilo olmasın :))<br />
<br />
<br />Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-46665949224877767962013-05-12T05:47:00.002-07:002013-05-12T05:47:39.695-07:00Bütün annelerin bu özel ve güzel gününü kutluyorum...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://1.bp.blogspot.com/-OcMpmIg1JdM/SgaIX7Ydd4I/AAAAAAAAAVo/YobStv_9-G8/s1600/anneler_gunu-2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/-OcMpmIg1JdM/SgaIX7Ydd4I/AAAAAAAAAVo/YobStv_9-G8/s320/anneler_gunu-2.jpg" width="212" /></a></div>
<br />Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-31682190074832886362013-05-10T02:52:00.001-07:002014-05-08T12:03:38.564-07:00BUKET UZUNER VE SU...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-73ctWx5fzNA/UYzCdNUpjTI/AAAAAAAAApk/M58-wrooNoE/s1600/2013-05-10+12.38.42.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-73ctWx5fzNA/UYzCdNUpjTI/AAAAAAAAApk/M58-wrooNoE/s320/2013-05-10+12.38.42.jpg" height="320" width="240" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Buket Uzuner’ i Pelin Çift’in Öteki Gündem gibi gayet ciddi
ve güzel bilgiler veren programında (Şamanizmin ve şamanların konuşulduğu bir
programdı) güzel güzel konuşurken görünce, gidip kitabı alayım dedim. Kitabın
adı “Su”. Konusu nedir derseniz; şamanizmle ilgili herkesin aşağı yukarı
bildiği şeyler ve birtakım toplumsal sorunlar. Fakat bu sorunlar acemice ve insanın gözüne sokarak, dikte
ederek anlatılmış. Kurgu son derece gerçeklikten uzak ve tutarsız. Esas
anlatılmak istenen, sanki Şamanizm değil de, o başlık altında başka toplumsal
sorunların anlatılması. Şamanizmi anlatan bir kitap olarak lanse edilmesine
rağmen, burada şamanizmle ilgili önemli bilgiler de görmüyoruz.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kitaptaki diyaloglar çok sıkıcı, sanki çocuklar için
yazılmış bir kitap okuyormuş gibi oluyorsunuz. Yazar mütemadiyen bu
diyaloglarla okuyucuya ders vermeye çalışmış. Bu şekilde olunca toplumsal
konulara, yazarın okuyucuya kendi bakış açısını dikte etme durumu ortaya
çıkıyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Konu; birdenbire ortadan kaybolan, bir gazetecinin aranması. Mekan İstanbul,
başrollerde, kaybolan Defne Kaman(kendisi de kaman olan), Defne’ nin ninesi
Umay (O da kaman), Defne’yi aramayı kendisine görev bilen( izne çıktığı halde)
komiser Ümit ve hayattan kopmuş bir kadın olan sahaf Semahat. Bir de Ümit’ in
aşık olduğu güya kapalı ve ailesi
radikal bir şekilde dindar olan Tasvir adındaki kız. Tabii bir de polisiye
roman kahramanı Matt Scudder var.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Olay o kadar acemice kurgulanmış ki bazen komedi
okuyormuşsunuz gibi geliyor. Bir kere ortada, başkomiser olması gerekirken, 32
yaşında olupta hala komiserlikte kalmış biri var. Bu arkadaş her ne hikmetse
yüzyılın en sıcak günlerinde uzun kollu üniformayla dolaşıyor. Kitabında böyle
bir tipleme yapan yazarın, emniyette mayıs ayında verilen bir emirle yazlık
kıyafete geçildiğini bilmesi, bilmiyorsa kitabı yazmadan önce bu tür konularda
bilgi edinmesi gerekir. Yunus balığı kısmı ayrı bir alem zaten, gülsem mi
ağlasam mı bilemedim. Yazım yanlışlarını da ekleyince kitap evlere şenlik bir
hale dönüşüyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Magazinsel, azapkar,
cinnetkar, haker türü kelimeler
var. Kaba bir şekilde kullanılan “falan”, “yahu” gibi kelimeler hoş olmamış.
Ayrıca, güneş doğarken kahve içilmesi ve sonrasında kahvaltı yapılması, bunun
da “kahve-altı” olarak anlatılması, eski Türklerde böyle yapıldığının iddia
edilmesine ne diyeyim bilemedim? Burada, Türklerin Orta Asya’ dayken kahve içip
içmedikleri sorusu ortaya çıkıyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Komiser Ümit yıllarca sahaf Semahat’in dükkanının önünde
devriye olarak geçiyor dükkanı görmüyor, ama nedense Tasvir’ le gezerken
dükkanın farkına varıyor<span style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Calibri; mso-hansi-theme-font: minor-latin; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span>))
Böyle bir polis hayal edemiyorum, acaba yazar polislerle dalga mı
geçiyor??? “Tasvir’ i her düşündüğünde
içi yanıp burnu sızlayan Komiser Ümit, yine burnunu çekti.”(s. 29) Bizim
bildiğimiz burun direği sızlar, yazar
öyle yazmak istedi de elimi sürçtü acaba??? Ayrıca sahaf Semahat kıtlama
değil de kırtlama çay içiyormuş. Yazar belki kelimenin aslını öyle biliyordur
ne diyelim. Yazarın yanlış bildiği şeylerden biri de galiba “fare düşse başı
yarılır” sözü. Biz genellikle boş mekanları ifade ederken bu deyimi kullanırız
ama bakın yazarımız ne anlamda kullanmış:<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“ Fare düşse başını yaracak kadar karmakarışık masasının
üzerinde telefonunu ararken” (s. 161)<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
En çok güldüğüm şeylerden biri de, eskiden bohçacıların
aslında kapı kapı dolaşıp bohçalarında kitap sattıkları idi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Daha eleştirecek çok
şey var ama bu kadarı da size kitapla
ilgili az çok bilgi vermiştir herhalde. Kısacası gaza gelipte bu kitabı
aldığıma pişman oldum. Bundan sonra ki yazım beğendiğim bir kitapla ilgili olacak.
Herkese iyi okumalar…<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-89386963207916129242013-01-09T15:10:00.001-08:002013-01-09T15:10:37.576-08:00MPG DİYETİ<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://4.bp.blogspot.com/-sbrrk8ICIKo/UO343wGJElI/AAAAAAAAAmA/f2JCPYPGpJQ/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-sbrrk8ICIKo/UO343wGJElI/AAAAAAAAAmA/f2JCPYPGpJQ/s1600/images.jpg" /></a></div>
Yeni yılda www.mevsimlerdenroma.blogspot.com da Mehtap hanımın oluşturduğu yeni gruptayım:)))Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-21968317112536916572013-01-02T15:13:00.001-08:002013-01-02T15:13:28.289-08:00mevsimlerden Roma...: *DEGISMEYEN TEK SEY DEGISMEK...<a href="http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/2013/01/degismeyen-tek-sey-degismek.html?spref=bl">mevsimlerden Roma...: *DEGISMEYEN TEK SEY DEGISMEK...</a>: Biz yine bir pazartesi baslayacagiz. 14 ocak baslangic tarihimiz... Ben olsam sizin yerinizde sorardim, "yine yeniden ve son kez demem...Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-8987274961912739072012-01-07T11:02:00.000-08:002012-01-07T11:06:30.568-08:00TÜRKÇE ROMAN ABD'DE BESTSELLER OLDU<a href="http://1.bp.blogspot.com/-ZOK4tFYOFOo/TwiXdN_yhVI/AAAAAAAAAlU/anP6A6OZ9U4/s1600/ikincip.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 211px;" src="http://1.bp.blogspot.com/-ZOK4tFYOFOo/TwiXdN_yhVI/AAAAAAAAAlU/anP6A6OZ9U4/s400/ikincip.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5694968257039205714" /></a><br /><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Maryland Üniversitesi'nde 35 yıldır mühendislik alanında öğretim üyeliği yapan Türk profesör Yavuz Oruç'un, 9 Aralık'ta ABD'de Türkçe basılan romanı "İkinci Peron", satış listelerinde üst sıralara yerleşti.</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); "></p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Okuyucuyu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluş yıllarında yolculuğa çıkaran romanın ilginç karakterleri ve otantik aşk hikayeleri, döneme farklı pencerelerden baktırıyor.</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Yazarın, annesinin günlüklerinden, mektuplarından ve takvim yapraklarına tutulmuş notlarından yola çıkarak yazdığı roman, gerçek ve kurguya dayanan olaylar örgüsüyle dikkati çekiyor.</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Bilkent Üniversitesi'nde de dersler veren Prof. Dr. Yavuz Oruç, yaptığı açıklamada, "İkinci Peron" romanının aralıkta ABD'de Türkçe basıldığını belirtti.</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">ABD'ye doktora için gittiğinden bu yana 35 yıl geçtiğini, bu sırada ülkede elektrik mühendisliği alanında birçok proje hazırlayıp, birçok bilimsel makaleye imza attığını belirten Oruç, "İkinci Peron"un ilk romanı olduğunu söyledi.</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Oruç, "Kitabımın, ABD'de basılan ilk Türkçe romanlar arasında bulunduğunu söyleyebilirim" dedi.</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Romanının, 17 yaşındaki kahramanı Tomris'in, Ekim 1942'de, Ankara'da 2,5 yıldır eğitim aldığı İsmet Paşa Kız Enstitüsünden ayrılıp memleketi Amasya'ya gitmek üzere trene binmesiyle başladığını dile getiren Oruç, bu yolculuk sırasında hem gerçeğe hem de kurguya dayalı olayları geriye dönüşlerle anlattığını söyledi.</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Yavuz Oruç, romanının kurgusunu şu sözlerle özetledi:</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">"Tomris'i dayısı okuldan alıyor. Trenle Amasya'ya giderken yan kompartımanda iki kişiyle karşılaşıyor, bu kişiler, ileride tanıyacağı bir çocuğun annesi ve babası. Tren giderken, zaman eğrisinde hayal kuruyor ve tüm geçmişini düşünüyor. 1900'lü yıllara kadar gidiyor, anneannesini, dedesini, annesini, babasını onların nasıl evlendiğini hatırlıyor. Tomris, trenin hareketiyle, geride bıraktığı zamanı ve bir yandan da geleceğini düşünüyor."</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Romanında Osmanlı-Rus Savaşı'ndan 2. Dünya Savaşı'nın bitişine kadar geçen zamanda gerçek ve kurgusal öyküleri, romanın kahramanı Tomris'in çevresindeki ilişkiler üzerinden anlattığını bildiren Oruç, romanındaki ilginç karakterler ve otantik aşk hikayelerinin, döneme farklı pencerelerden bakılmasını sağladığını da kaydetti.</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">"Karakterler benim çok yakınımda"</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Romanı yazmaya nasıl karar verdiğini de anlatan Yavuz Oruç, romanın kahramanlarından Tomris'in annesi olduğunu ifade etti.</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Annesinin elindeki mektuplarla bir gün kendisine gelerek "bunları yazar mısın?" dediğini aktaran Oruç, romanın "Başlarken" bölümünde şu ifadeleri kullandı:</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">"2010 yılının sıcak bir haziran gecesiydi. Yeşilırmak Nehri'nin kenarında bir apartmanın dördüncü katında, elinde bir fotoğraf albümüyle gözlerimin içine bakarak 'Yazar mısın bunları?' diye sorduğunda, 'Elbette' demiştim. 'Elbette yazarım'. Sonra torba torba Şaziment'in, diğer arkadaşlarının, ablalarının, hocalarının mektuplarını önüme yığdığında ve teker teker okuduğumda her bir mektubu, bildim ki yazmalıyım.</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Anlatmalıyım, kalemimi tutup yazabildiğim kadarıyla, çocukluk hayallerinin nasıl yıkılıp yok olduğunu, gençlik umutlarının nasıl yeşermeden solup sarardığını. Sadece seni değil, diğer kahramanların senin öykünle kesişen öykülerini de anlatmalıyım ki bilinsin her şey acısıyla, tatlısıyla...</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">1942 Ekim'inde bindiğin Amasya trenine seninle binmeyi ne çok isterdim bir bilsen. Binemedim elbette. 1953 yılı daha doğmamıştı benim gibi, ama bana verdiğin o mektuplar yok mu? Beşik gibi salladı beni Amasya'yla Ankara arasında. Gel istersen tekrar çıkalım yola, dolaşalım birlikte o eski mekanları zaman eğrisinde 1900'lü yılların başından başlayarak..."</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Yıllardır bilimsel araştırmalarla uğraşan bir akademisyen olarak yazdığı romanın başka heyecanlar yarattığını dile getiren Oruç, "Bu heyecanı başkalarıyla paylaşabilmenin mutluluğunu yaşıyorum" diye konuştu.</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Sırada bir aşk romanı var</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Kitabının ABD'deki internet satış listelerinde çeşitli kategorilerde farklı sıralarda yer aldığını, ancak bir listede 12. sıraya kadar yükseldiğini bildiren Oruç, "İngilizce olarak yazdığım akademik bir kitabım da var, ama ABD'de Türk romanı hemen hemen basılmıyor. Bir Türk romanının bu sıralara yükselmesi ilginç oldu gerçekten" dedi.</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Romanın kadınlara biçilen rolü irdelediğini söyleyen Oruç, "Kadınlara 'Sen bu olacaksın, sen şu olacaksın' denilir hep. Aslında bu, sadece o yıllarda değil, teknolojinin bu kadar ilerlediği günümüzde bile böyle" diye konuştu. Oruç, romanın Türkiye'de basımı için bir yayınevi ile görüşmelerinin devam ettiğini de söyledi.</p><p style="margin-top: 0.5em; margin-right: 0px; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 0px; color: rgb(102, 102, 102); font-family: Verdana, Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12px; line-height: 19px; background-color: rgb(255, 255, 255); ">Sonraki romanında Amasya'nın elma bahçelerini anlatan Strabon ile Mihri Hatun arasındaki aşkı yazmak istediğini belirten Oruç, "1600 yıl gibi bir zaman var aralarında. Kadın toprağa, bahçeye, Amasya'nın güzelliklerine aşık. Mihri Hatun Strabon'u biliyor, Strabon ise Mihri Hatun'u bilmiyor. Bu da çok ilginç bir roman olacak" dedi.</p>Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-80895235964773707272010-08-23T06:27:00.001-07:002010-08-23T06:44:51.856-07:00YOĞURTLU KEBAP<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/_DIm_ebCUZQE/THJ3hSruP_I/AAAAAAAAAeQ/1PBByN6yiQw/s1600/Resim+063.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 400px;" src="http://4.bp.blogspot.com/_DIm_ebCUZQE/THJ3hSruP_I/AAAAAAAAAeQ/1PBByN6yiQw/s400/Resim+063.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5508596708062150642" /></a>Sizlerle bugün,ramazana özel bir yemek tarifi paylaşmak istiyorum.Bu yemeği ilk defa Kahramanmaraş'ta bir lokantada tattım.Geçen gün iftara ne yapayım diye düşünürken aklıma geldi ve denedim.Yemeğin aslı,köfte büyüklüğünde kıymadan yapılan kebaplık etle hazırlanıyor.Ben evdeki kıymayla hazırladım.Evde önceki günden kalan pideleri de böylece değerlendirmiş oldum.Tarifimiz 4 kişilik.<div>MALZEME:</div><div>-250 gr.kıyma</div><div>-Bir orta boy ince pide</div><div>-2 domates</div><div>-8 adet yeşil biber</div><div>-250 gr.yoğurt</div><div>-Bir miktar sıvıyağ-tereyağ</div><div>-Pul biber,nane</div><div>-2 diş sarmısak</div><div>YAPILIŞI:</div><div>Önce kıymaya biraz tuz katarak,iyice yoğuruyoruz.Küçük küçük köfteler hazırlıyoruz,köfteleri teflon tavada az yağda pişiriyoruz.Diğer yanda çok az yağda domatesleri dörde bölerek,biberleri ise tüm olarak tavada şöyle bir çeviriyoruz.Sarmısaklı yoğurt hazırlıyoruz.Tabaklara pideleri küp küp doğrayarak koyuyoruz.Üzerine sarmısaklı yoğurt ekliyoruz.Yoğurdun üzerine,köfteleri ve sotelediğimiz domates ve biberleri ekliyoruz.Son olarak yağda pul biber ve naneyi sıcak olarak üzerine gezdirdikten sonra servis yapıyoruz.Afiyet olsun...</div>Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-73781260486894586732010-07-11T15:08:00.001-07:002010-07-11T15:12:19.291-07:00İKİ KEŞİŞ...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/_DIm_ebCUZQE/TDpA-JHbVKI/AAAAAAAAAeI/j8iQaWubutg/s1600/ke%C5%9Fi%C5%9F1.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 300px; height: 225px;" src="http://4.bp.blogspot.com/_DIm_ebCUZQE/TDpA-JHbVKI/AAAAAAAAAeI/j8iQaWubutg/s400/ke%C5%9Fi%C5%9F1.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5492774131874878626" /></a><br /><br />İki keşiş yolda giderken, bir su birkintisinden karşıya geçmeye çalışan genç bir kadını görürler. Keşişlerden biri, genç kadını kucaklar ve suyun öteki tarafına geçirir. Öteki keşiş arkadaşının bu davranışını başka bir şekilde yorumlar ve hiç de hoş karşılamaz. Yaklaşık bir kilometre sonra, kendini daha fazla tutamaz ve;<br /><br />"Böyle bir şeyi nasıl yapabildin?" der. "Biz keşişiz! Bırak kadını kucaklayıp karşıya geçirmeyi, onlara bakmamız bile yasaktır."<br /><br />Öteki keşiş arkadaşına söyle cevap verir;<br /><br />"Ben o genç kadını bir km. geride bıraktım, sen ise onu hala taşıyorsun"....<br /><br />Sorunlarımızın, üzüntülerimizin ve hayal kırıklıklarımızın geçmişte kalmasına izin vermezsek bunlar omuzlarımızdaki bir yük haline gelir.<br /><p>Agirliklari, bizi gülmekten alıkoyar. Eğer keyifli bir hayat istiyorsak, içinde bulunduğumuz koşullarla uğraşıp durmaktan vazgeçmeli, yaşadıklarımızı kabullenmeyi öğrenmeliyiz.<br /></p><p>Değişmesini istediğimiz şeylerin üzerinde durmalı ve bunun için çaba sarfetmeliyiz.</p><p>Ama bunu yaparken olayların üzerinde çok fazla yoğunlaşıp,<br /></p>tüm gücümüzü bunun için harcamaya kalkarsak, çevremizde olup biten hiç bir şeyi göremez hale geliriz.Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-11054877201332693232010-07-08T00:47:00.001-07:002010-07-08T00:48:17.528-07:00KANDİLİNİZ KUTLU OLSUN...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/_DIm_ebCUZQE/TDWCrLATJyI/AAAAAAAAAeA/fEPH4zxfhv8/s1600/mirac1.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="http://3.bp.blogspot.com/_DIm_ebCUZQE/TDWCrLATJyI/AAAAAAAAAeA/fEPH4zxfhv8/s400/mirac1.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5491438998848218914" /></a>Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-62481353004009847452010-06-22T03:18:00.000-07:002010-06-22T03:22:26.546-07:00DUYGU YÖNETİMİ<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/_DIm_ebCUZQE/TCCOHijbyiI/AAAAAAAAAd4/oFWGBJlYQF8/s1600/ofke_1240296936.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 350px; height: 318px;" src="http://4.bp.blogspot.com/_DIm_ebCUZQE/TCCOHijbyiI/AAAAAAAAAd4/oFWGBJlYQF8/s400/ofke_1240296936.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5485540606322919970" /></a><div style="text-align: center;"><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/_DIm_ebCUZQE/TCCOHijbyiI/AAAAAAAAAd4/oFWGBJlYQF8/s1600/ofke_1240296936.jpg"></a><span class="Apple-style-span" style="color:#0000EE;"><u><br /></u></span><span class="Apple-style-span" style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px; line-height: 18px; -webkit-border-horizontal-spacing: 2px; -webkit-border-vertical-spacing: 2px; ">İnsan denen varlık öylesine mükemmel bir donanıma sahiptir ki tepkisiz kaldığımız hemen hemen hiçbir olay yoktur. Hiç tepki göstermemek bile tepkisizlik tepkisi değil midir?<br /><br />İnsan tepkisini ortaya koyarken duygularını kullanır. O an hangi duygu yoğunluğunu yaşıyorsa olaylar karşısında gösterilen davranışlar da o yönde gelişir genellikle. Mesela herhangi bir nedenle psikolojik sıkıntı içerisinde olan insan çevresinde gülen yüzler görmeye tahammül edemez, ister ki herkes kendisi gibi sıkıntılı olsun, bu onu rahatlatacaktır. Hepimiz yaşamışızdır; derdini bizimle paylaşmaya gelen bir dostumuza, başkalarının da yaşadığı sorunlardan söz ettiğimizde bu dostumuzun biraz da olsa rahatlamış olarak yanımızdan ayrıldığına bizzat ben çok şahit olmuşumdur. Ya da bunun tam tersi de yaşanabilir. Keyfi ve neşesi üst düzeyde olan birisi etrafında karamsar, asık suratlı insanlar görmeye katlanamaz.<br /><br />Görüyoruz ki bizim diğer insanlarla olan iletişimimizi sahip olduğumuz duygularımız yönlendiriyor ve şekillendiriyor. Öyleyse olumlu duygularımızı beslemeliyiz. Peki bu nasıl olacak? Tabiî ki olumlu düşünce geliştirerek. Her gördüğümüz olumsuzlukta yakalanacak pozitif bir nokta mutlaka vardır. Bu polyannacılık oynamak değil, hayatı anlamaktır. Bu gün kara dediğine bir saat sonra ak diyen çok insan görmüşüzdür. Bu eğer bir inatlaşma sonucu değilse düşünce gelişimidir. Düşüncesini geliştirebilenler etraflarında olup bitenin farkına varabilirler.<br /><br />Duygularımızın hakimiyeti altında olduğumuz sürece hatalı davranışlardan kurtulmamız mümkün değil. Duygularımızı yönetebilirsek doğru davranışlar üretebiliriz. Her insan elbette özünde her duyguyu barındırır. Bu duyguları çıkarıp çöpe atmak imkansızdır. Yapılması gereken, duyguların güzel ve doğru olana kanalize edilebilmesidir.<br /><br />Duyguların akıl süzgecinden geçmemiş hali bize sadece beyaz ve siyah alanları gösterir. Sadece beyaz ve siyah alanları sıradan düşünce geliştiren insanlar da görüyor zaten. Önemli olan gri noktaları yakalayabilmektir diye düşünüyorum. Gri noktalar ise duyguların akıl süzgecinden geçirilmesiyle yakalanabilir. Tarihin yazdığı insanlar bu noktaları da görebilen insanlardır.<br /><br />Yaşananlar her zaman göründüğü gibi olmayabilir. Görünmeyen tarafa bakabilmek gerekir. Ufkunu dar tutanlar dar düşünce kalıplarından sıyrılamazlar. Duygularımızı yönetebilmek ufkumuzu genişletir. Geniş ufuklar bizlere yeni fırsatları görmemizi sağlar.<br /><br />Rahmetli babam bir gün bana şöyle demişti: “Oğlum! Sinirlendiğinde kendine bir dakika ayır ve elini yüzünü yıka bu senin kızgınlıkla yanlış şeyler yapmanı engeller.” Bunu üniversite son sınıfta başarabildim. Artık duygularımın beni yönetmesine ve yanlış şeyler yaptırmasına izin vermemeye özen gösteriyorum. Bunu herkes yapabilir. Öfkeyle kalkan zararla oturur atasözünü haklı çıkarmak gibi bir görevimiz yok hayatta.<br /><br />Sürekli yaptığımız şeyler alışkanlıklarımızı, alışkanlıklarımız karakterimizi, karakterimiz söz ve davranışlarımızı oluştururmuş. Eğer inat denen duygumuzu iyi yöne kanalize edersek bu inadımızı olumlu düşünme ve güzel işler yapma adına kullanabiliriz. Göreceksiniz ki güzel düşünmeyi alışkanlık haline getirdiğimizde söz ve davranışlarımız da güzelleşecektir.<br /></span></div>Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-1436872400928577509.post-38830013402054286562010-05-18T12:35:00.000-07:002010-05-19T08:58:05.011-07:003. KÖPRÜNÜN ADI "HAMİDİYE" OLSUN<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://2.bp.blogspot.com/_DIm_ebCUZQE/S_LsL6seNdI/AAAAAAAAAdo/DFfnDNvHy1I/s1600/83.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 251px;" src="http://2.bp.blogspot.com/_DIm_ebCUZQE/S_LsL6seNdI/AAAAAAAAAdo/DFfnDNvHy1I/s400/83.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5472696186687075794" /></a><span class="Apple-style-span" style=" line-height: 17px; font-family:Arial, Helvetica, sans-serif;font-size:medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;">3. köprü için isim tartışmalarının yaşandığı şu günlerde köprü için çok farklı bir teklif geldi. Facebook' ta bir grup genç 3. köprüye "HAMİDİYE KÖPRÜSÜ" adı verilmesi için kampanya başlattı. Açılan sayfaya her gün yüzlerce kişi katılıyor. İşin ilginç yanı bu ismin kendiliğinden ortaya çıkması. Bu güne kadar telaffuz edilen isimlerin arasında bu isim yoktu. Hamidiye ismi Abdülhamit Han tarafından yaptırılan eserlere veriliyor. Abdülhamit Han Bu isimle Dünyanın dört bir yanında hayır eserleri yaptırmış. Abdülhamit Han'ın İstanbul için bir köprü çalışması yaptırdığı biliniyor.<br /><br />Gençlerin bu çalışmaya atfen köprüye isim olarak fikir babasının adının verilmesini istedikleri görülüyor. Bu kampanya netice verirmi bilinmez ancak gençliğin ecdadının bu vesile ile hatırlamış olması memnuniyet verici.<br /><br />Bu vesile ile Abdülahmit Han'ın İstanbul için yaptırdığı köprü bir kez daha hatırlandı. Geçmiş aylarda aylık olarak yayınlanan Yedikıta Dergisi bu köprünün planlarını yayınladı. Titiz bir araştırma ürünü olan bu dosyanın bir kısmını burada ilginize sunuyoruz.</span><br /></span><div><span class="Apple-style-span" style=" line-height: 17px; font-family:Arial, Helvetica, sans-serif;font-size:medium;"><span class="Apple-style-span" style="font-size:small;"><span class="Apple-style-span" style="line-height: 16px; font-weight: 100; font-size:12px;">Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında, İstanbul Boğazı'nın, Sarayburnu-Üsküdar ve Rumeli Hisarı-Kandilli arasında olmak üzere iki köprü ile bağlanması projesi yapılmıştı. Fransız inşaat mühendisi F. Arnodin'e 1900 yılında çizdirilen projede köprülerin, Eyfel Kulesi'nin yapıldığı çelik teknolojisiyle yapılması hedefleniyordu.<br /><br />Sarayburnu-Üsküdar arasındaki aktarma köprünün iki kara tarafından ayakları arasındaki mesâfe 1700 metre idi. Projede beş ayak üzerine kurulması planlanan köprünün orta ayağının 32 metre derinlikteki deniz tabanına oturtulması planlanmıştı. Denizden yüksekliği 50 metre olan köprünün altından asılacak teleferiklerle vagonların taşınması hedefleniyordu. Rumeli Hisarı-Kandilli arasında yapılması planlanan köprü ise ilgili vesîkasında "Cisr-i Hamîdî" (Hamîdiye Köprüsü) olarak isimlendirilmiş sâbit bir köprüydü. Projede istasyonların Bakırköy ve Bostancı'ya kurulması, böylece demiryolunun şehrin dışından geçmesi planlanıyordu.<br /><br />Boğaziçi'nde yapılacak olan bu köprü aynı zamanda Bağdad demiryolu hattına da bağlanacaktı. Cisr-i Hamîdi projesi büyük bir bina üzerine, minarelerle ve Kuzey Afrika mimârî tarzında kubbelerle süslü, som kârgîr destekler arasına kurulu, çelik halatlarla havada asılı demirden bir bina manzarasında idi. Bu kubbelerden her biri granitten yapılmış bir sütun üzerinde olup bunların üzerine toplar kurulmuş idi. Döner kulelerle askerî savunmaya da faydalı olacak olan köprü, aynı zamanda boğaz geçişini de kontrol altında tutacaktı. Köprünün geceleri çok güzel bir şekilde ışıklandırılması da, projenin mühim bir tarafını oluşturuyordu.<br /><br />Bu köprüde yani Cisr-i Hamîdî'de tren, araba ve yayaların geçmesine mahsûs yollar ve basamaklar bulunmaktaydı. Köprü bu şekilde Anadolu ve Rumeli yakalarını birbirine bağlıyordu.<br /><br />Minareleri ve kuleleri 'Halîfe-i Müslimîn olan pâdişâh-ı âlî-câhın bütün kudret-i dîniye ve siyâsiyesini pîş-i enzârda tecellî etdirerek Osmanlıların şân ve azametini irâe' ediyordu.<br /><br />Bu köprü ile de îcâbında Medîne'den trene binildiğinde Viyana'da trenden inmek mümkün olacaktı.<br /></span></span></span></div>Esrahttp://www.blogger.com/profile/14652291527368786878noreply@blogger.com