24 Şubat 2009 Salı

ONİKS TAŞININ FAYDALARI


Oniks Taşının Fiziksel Etkileri :
1)Cinsel dürtüleri azaltır.
2)Konsantrasyonu sağlar.
Oniks Taşının Metafiziksel ve Psikolojik Etkileri :
1)Duyulan kaygılara karşı etkilidir. Gelecek kaygısını yokeder.
2)Kadın-erkek kutuplaşmasını dengeler ve ilişkileri kuvvetlendirir.
3)Kişiyi, ihtiyaç duyduğu her konuda enerjisiyle destekler.
4)Kontrol ve denge sağlar. Kişinin bağımlılıklarından kurtulmasına yardım eder.
5)Nazara karşı kullanılır.


OLTU TAŞININ FAYDALARI


Oltu Taşının Metafiziksel ve Psikolojik Etkileri :
1)Negatif enerjiyi toplar. Bu nedenle eskiden nazarlık olarak kullanılırdı.
2)Stresi alır.


HEMATİTİN FAYDALARI


Hematit Taşının Fiziksel Etkileri :
1)Bel soğukluğuna karşı etkilidir.
2)Dalağın düzgün çalışmasını sağlar.
3)Kan dolaşımı üzerinde pozitif etkisi vardır.
4)Mafsal romatizmalarına karşı faydalıdır.
5)Saçların daha gür çıkmasını sağlar.
Hematit Taşının Metafiziksel ve Psikolojik Etkileri :
1)Hafızayı kuvvetlendirir.
2)Karar verme güçlüğü çeken kişilere iyi gelir.
3)Stresi azaltır, enerji ve canlılık verir.


TOPAZIN FAYDALARI


Topazın Fiziksel Etkileri :
-Zihin karışıklığı ya da kan dolaşımı bozukluğu nedeniyle ortaya çıkan uykusuzluk problemlerinde, boyun bölgesinde kullanılan topaz; zihni sakinleştirir, bedeni gevşetir ve böylece onu kullanan kişinin gün sonunda dinlendirici bir uykuyla uyuyabilmesini sağlar.
Topazın Metafiziksel ve Psikolojik Etkileri :
1)Şeffaf topaz (Beyaz Topaz), ruhsal bakımdan gelişmeye yardımcı olur. Bilinmeyene karşı kişiyi yüreklendirir.
2)Turuncu renkteki topazlar (Imperial Topaz); cesaret, neşe ve hoşnutluk duygularını kuvvetlendirir.


22 Şubat 2009 Pazar

ESMA-ÜL HÜSNA ,HER DERDE DEVA


Akademisyenler ve doktorlar bu konuda hemfikir. Mesela sabırsız biri 'Ya Sabır' çekerek sabırlı olmayı başarabilir. Peki hangi ismi, günde kaç kez ve hangi halimiz için zikretmemiz gerekir? Zaman'dan Dilek Güray konunun uzmanlarına sordu... 

Her ismin kainatta bir karşılığı var 

Prof. Dr. Abdulaziz Hatip (Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Öğretim Üyesi): Bazı müfessirlere göre "Âdem'e öğretilen isimler" de Esmâ-i Hüsnâ'dır. Yani bu mübarek isimlerin her biri kâinattaki bir fennin, bir ilim dalının hakikat ve temelini teşkil eder. Meselâ, hukuk ve adalet ilmi Adl ismine, iktisat ilmi Rezzak ismine dayanır. Böylece Hz. Adem'e, bütün ilmî ve fennî kemâlât, inkişaf ve terakkilerin özü, çekirdeği ve yeteneği tevdi edilmiştir. Adem neslinin geliştirdiği bütün maddî ve kevnî terakkiler, bu ilk öğretimin güzel meyveleridir. Meleklere karşı insan nev'i olarak bize üstünlük kazandıran da budur. 

Genç ve diri kalmak için El-Hayy... 
Dr. Ender Saraç (Ayurveda uzmanı): Dünya gezegeninde her şey sonuçta bu 99 ismin tecellisidir. İnsanlarda bu esmaların tecellilerini farklı şekillerde görüyoruz. İnsanlar kendi üzerlerinde hangi esmaların tecellilerini görmek istiyorlarsa onu vird edinebilirler. Ama bazı esmalar kokteyl halinde zikredilebilir. Bu da sinerjik bir etki bırakır. Mesela 'Er-Rahman Er-Rahim, Ya Fettah Ya Rezzak beraber çekilebilir. Bir de benim çok sevdiğim bir anti ageng esması var. El-Hayy... Genç ve diri kalmak için çekilebilir.


21 Şubat 2009 Cumartesi

KAYIP KITA ATLANTİS


Eflatun, Atlantis'le ilgili ilk yazdığı eseri Timea (Timaios) ve daha sonra MÖ.345 yılında "Kritias"ı yazdığı zaman kaynak olarak M.Ö.7. yy'da yaşamış atası politikacı Solon'u gösteriyordu. Solon M.Ö 590'da Mısır'a gitmiş ve Mısırlı rahiplerden kadim bilgiler edinmişti. Bu bilgiler Atlantis'de yaşam şeklinin yanı sıra Mısır Uygarlığı'nın köklerinin Atlantis'e dayalı olduğuna ilişkindi. Bu büyük ada ülke Solon'un anlatımlarına göre, Solon'un doğumundan 9 bin sene önce çok güçlü bir krallıktı ve buradan gelen işgalci kabileler, Akdeniz kıyısındaki tüm ülkelere yayılmışlardı.Ve Solon rahiplerden birşey daha öğrenmişti; uzun yıllar boyu Mısır'ın batı ülkeleriyle bağlantısının kesilmiş olduğunu. Bunun nedeni Atlantis'in deprem ve su taşkınları sonucu batmasının ardından, Atlantik Okyanusu'nun, Atlantis'in varolduğu kabul edilen bölgesinde, denizin bir çamur ve yosun tabakasıyla geçit vermez oluşuydu.
Bu durum başka tarihçiler tarafından da anlatılır. Rusya'da St. Petersburg Müzesi'nde bulunan ve bilinen en eski papirüslerden olan bir papirüste ise, İkinci Hanedan Firavunlarından Set'in, onlara bilgeliği getiren atalarının, anavatanlarını araştırmak üzere bir araştırma grubunu Atlantik Okyanusu'na gönderdiği yazılıdır.
Jeolojik kanıtlar ise, Kuzey Atlantik Okyanusu'nun dibi ya da yatağının biçimidir. Buradaki veriler "bölgesel çökmeye" işaret etmektedir. Bugünkü teknolojiyle Kuzey Atlantik bölgesinde Atlantis'in haritası da çıkarılmıstır. Jeolojik olarak da kabul edilen diğer kanıtlar ise söyle siralanabilir: Amazon Denizi'nin yok olusu, Missisippi Vadisi'nin kurumasi, St. Lawrence Vadisi'nin kuruması, Florida'nın ortaya çıkışı, Kuzey Amerika Atlantik kıyı hattının genel olarak genişlemesi… Bunların hepsi de büyük bir kütlenin denize batması ve batma nedeniyle deniz dibinde oluşan büyük çukura,çevre suların dolmasını kanıtlar niteliktedir. Ayrıca jeologlar, Brest ile A.B.D.'nin kuzeyi arasındaki alanda 15 bin yıl öncesine ait açık havada katılaşmış olan lav parçaları keşfetmişlerdir.

Peki Atlantis nasıl bir uygarlıktı?Atlantis, Atlantik Okyanusu'nun ortasında bulunan kocaman bir ada idi. Atlantis'in batısında Kuzey ve Orta Amerika, doğusunda ise Avrupa ve Kuzeybatı Afrika yer alıyordu. Yüzölçümü bugünkü, Avrupa ve Rusya'nın birleşik yüz ölçümlerine eşitti. Poseidon, Atlantis'in kurucusuydu. Atlantisliler, babaları olduğunu kabul ettikleri Poseidon için bir tapınak yapmışlardı. Her beş ve her altı yılda bir insanlar burada toplanır ve boğalar kurban ederek tapınağın sütünlarına işlenmiş kutsal yazılara riayet için yemin ederlerdi. İnsanları; kültüre, bilime, sanata oldukça düşkündüler. Kibar insanlardı. Atlantis'te çoğunluk kızıl ırktaydı. Yönetim şekli ise, sosyalist eğilimli bir monarşiydi. Toplumda din adamlarının sayısı hayli fazlaydı. Din adamları, o devrin en bilgili kadın ve erkekleriydiler. Atlantis'in doğal kaynakları sanki sınırsızdı. Kıymetli madenler çıkarılıyor, kokulu bitkilerden kokulu özler damıtılıyordu. Köprü ve kanal aği, ülkenin çeşitli bölgelerini birleştiriyordu. Kıtanın altında bulunan taş ocaklarından çıkarılan beyaz, siyah ve kırmızı taşlar, evlerin ve sair yapıların yapımında kullanılıyordu. Her bir araziyi çevreleyen duvarlar yapıyorlar, bu dış duvarları bakırla kaplarken, şehri tahkim eden iç duvarları orsalk, orta duvarları ise kalayla kaplıyorlardı. Merkezi adada kurulu şehirde saraylar, mabetler ve halka ait diğer binalar kurulmuştu. Merkezde altın bir duvarla kuşatılmış bir mabed bulunuyordu. Bu mabed, Kleyto ile Poseydon'a adanmıştı… Bahçe ve koruluklarda sıcak su kaynakları akıyordu. Çeşitli tanrılara adanmış birçok mabet, insan ve hayvanlar için arenalar, hamamlar ve bir hipodrom vardı. Pek büyük limanlardan kalkan gemiler, Dünya'nın her yerine gidiyordu. Bölge halkının nüfusu o kadar yoğundu ki her yerde sesleri işitiliyordu. Merkezi şehrin etrafında, sarp yükseklik ve güzelliklerinden dolayı ünlü dağların koruduğu çok geniş bir ova uzanıyordu. Ovada senede iki kez hasat yapılıyordu.Ayrıca bu insanlar,kişisel olarak da kendilerini çok geliştirmişlerdi.Duvarlardan geçebiliyor,görünmez olabiliyorlardı vs… Bu büyük imparatorluk, Helen Devletleri'ne en kudretli ve şanlı oldukları bir devirde hücum etti. Ve böylece bilgelik ve biat yolundan saptı. Ölçüsüz alanlara sahip olan Atlantis kralları, tüm Dünya'yı zapt etmek azmindeydiler.Tanrı, işte o zaman bir vakitler erdemli olan bu soyun bahtsızlığını fark ederek, onların aklını başına getirmek, onları uslandırmak için cezalandırmaya karar verdi.Ve bir tufanla adayı yerle bir etti. Atlantis batışından önce üç kez tufana uğramıştır. Bu tufanlar günümüzden; 50 bin, 28 bin ve10.600 yıl kadar önce gerçekleşmiştir.
Atlantis’te iç karışıklıklar da bu tufanlarda etkili olmuştur.Teknolojinin son derece geliştiği Atlantis’te,iki grup insan vardı.Bunlar,Tanrı’ya itaat eden,iyiliği benimseyen ve ellerindeki teknolojiyi iyi amaçlar için kullanmaya çalışan Bir’in oğulları ve teknolojiyi kötüye kullanarak dünyayı istila etmeye çalışan,Tanrı’ya itaat etmeyen Belia oğulları idi.Bir rivayete göre;Belia oğullarının şerrinden kaçan bir grup iyi insan(Bir’in oğulları),Himalaya’lara giderek orada yeraltında bir uygarlık kurmuşlardır.Tufandan sonra ki medeniyetlerin temelini atanlar da bunlardır.Tabii tufandan kurtulan Belia oğulları ise güçlerini kötüye kullanmaya devam etmişlerdir(Halada etmektedirler).Günümüzde bahsedilen Agarta(Bir’in oğulları) ve Şambala(Belia oğulları)nın kökeni de buraya dayanmaktadır.
Atlantis ile ilgili muammalardan biri de,geliştirdikleri rivayet edilen çok güçlü kristallerdir. Bunlar ruhani ve siyasi gücün mistik simgeleri miydiler? Yoksa bilinmeyen teknolojilerin ve psişik tesirlerin yüklendiği mineral aküler miydiler? Bunlar hâlâ okyanusun bilinmeyen derinliklerinde o batık kıtanın yıkıntıları arasında mı bulunmaktalar? Ya da afetten kurtulanlar tarafından yeni kıtalara mi taşındılar? 
İki gün önce uydular tarafından yeri belirlenen Atlantis’in araştırılması sırasında bakalım nelerle karşılaşılacak.Dünya tarihi ve insanoğlu bundan ne kadar etkilenecek,bu da merak konusu.Tabii bu tarihten dersler çıkarmak lazım.Günümüz teknolojisinin aynı şekilde kötüye yönelik kullanımı durdurulmazsa,herhalde aynı akibet bizi de bekliyordur.Ama her şey bizim elimizde…




20 Şubat 2009 Cuma

KEHRİBARIN FAYDALARI


Kehribarın Fiziksel Etkileri :
1)Ağrıyan yerlere koyulduğunda ağrıları hafifletir. Kullanılan kehribarın, ağrıyan yerin büyüklüğü kadar olması etkisini güçlendirir.
2)Soğuk algınlığı, astım, guatr, bronşit ve alerji tedavisi için boyun bölgesinde kullanılır.

3)Boğaz enfeksiyonlarını ve tiroidi tedavide diğer taşlardan üstündür.
4)Sol elde oynandığında bedenin elektiriğini toplar. Elektrik yükünü azalttığı için depresyona karşı da faydalıdır.
Kehribarın Metafiziksel ve Psikolojik Etkileri :
1)Günlük olağan yaşantınızla, zihinsel ve ruhsal gelişiminiz arasındaki dengenin kurulmasını sağlar.
2)Para getiren bir taş olduğu düşünülür ve bu amaçla kasalara koyulur.
3)Takıntılara karşı iyi gelir.
4)Yaşamın bir yük olduğunu düşündüğünüz ve sorumluluklar altında ezildiğinizi hissettiğiniz anlarda, şifa yüklü enerjisiyle sizi canlandırır.
5)Yaşamın güzel yanlarını farketmenizi ve böylece içinizin neşeyle dolmasını sağlar


TURKUAZIN FAYDALARI


Turkuazın Fiziksel Etkileri :
1)Sindirim sorunları için; kemer tokası, bileklik ya da yüzük olarak kullanılabilir.
2)Tansiyonu düzenler ve kalp hastalıklarına iyi gelir.

3)Kemik erimesine karşı etkilidir.
Turkuazın Metafiziksel ve Psikolojik Etkileri :
1)Cinsel cazibeyi ve kadınlık özelliklerini artırır.
2)Kaygıyı teskin eder.
3)Kederli insanların kederlerini gidermede, ya da bir olayın şokunu yaşayan kişileri o halden kurtarmada faydalıdır. Onlara, bu durumdaki kişilerin ihtiyacı olan huzur duygusunu verir.
Kendisini taşıyan kişilerin iyileştirici güçlerini artırır ve bilgeliklerini artırmalarına yardımcı olur.
4)Nazara karşı etkilidir.
5)Takı olarak, hergün kullanılabilecek bir taştır. Özellikle gümüş içine gömüldüğünde etkisi artar ve dengeyi sağlar.


KAYIP KITA ATLANTİS BULUNDU!


Dr. Rainer Kuehne’ye göre Atlantis, İspanya’nın güney kıyılarında, MÖ 800 ila MÖ 500 yılları arasında sular altında kalmış bir bölgede bulunuyor. Dr. Kuehne, Cadiz kenti yakınlarında, Marisma de Hinojos olarak bilinen bölgedeki bataklığa ait fotoğrafların, çamurun içinde, dikdörtgen şeklinde iki yapı ile bu yapıları çevreleyen çemberleri gösterdiğini kaydetti.
   
  
 Uydu fotoğraflarında, Atlantis'e ait olduğu belirtilen tapınak kalıntıları görülüyor. Dr. Kuehne, bu iki dikdörtgen yapının, “deniz tanrısı Poseidon’a adanan gümüş tapınak ile Platon’un Critias diyaloglarında değindiği, Cleito ile Poseidon’a adanmış altın tapınak olduğuna inandığını” söyledi. Fotoğraflara göre, adayla çemberlerin yüzölçümünün, Eflatun’un tanımından daha büyük olduğunu belirten Dr. Kuehne, “Platon’un, adanın büyüklüğünü yanlış hesaplamış olabileceğini” belirtti.
   
‘BİR GECEDE SULARA GÖMÜLDÜ...’
  Tarihte ilk kez Platon’un Timea diyaloglarında sözü geçen Atlantis efsanesine kaynak olarak Atinalı gezgin Solon gösteriliyor. Platon, Solon’un kayıp kıta ilgili bilgileri, Mısırlı rahiplerin 9 bin yıllık tarihsel belgelerine dayanarak aktardığını kaydeder. Buna göre Platon, Atlantis ülkesinin, “Herakles Sütunları’nın ötesinde (bugünkü Cebelitarık Boğazı’nın batısı), Libya’dan daha büyük bir ülke” olduğunu yazar. Timea diyaloglarında, “Atlantis ordularının tüm Batı Avrupa ile Libya’yı ezip geçtiği, ama Atinalıların gösterdiği direnç karşısında gerilemek zorunda kaldığı ve şiddetli bir deprem sonunda da MÖ 9600’de, aniden bir gece içinde sular altında kaldığı” anlatılır.
   
ANTİK İSPANYOL KAVMİ OLARAK ALANTİS
  Platon’un Atlantis’i bakır ve diğer metaller açısından gelişmiş bir kültür olarak tanımladığını anımsatan Dr. Kuehne, bugünkü Sierra Morena bölgesinin de bakır zengini olduğunun altını çiziyor. Platon’un aktardığı tarihler ve tanımlar, Atlantis’in İspanya’da demir Çağı’nda hüküm süren Tartessos halkı olabileceğini gösteriyor. Daha önce, 20. yüzyılın başında da Atlantis’in Tartessos kavmi olabileceği öne sürülmüştü.
   

19 Şubat 2009 Perşembe

KAPLANGÖZÜ TAŞININ FAYDALARI


Kaplangözü Taşının Fiziksel Etkileri :
1)Astım hastaları için faydaları vardır.
2)Sindirim sistemi bozuklukları, dalak ve pankreas için faydalı etkileri vardır.
Kaplangözü Taşının Metafiziksel ve Psikolojik Etkileri :
1)Cesareti artırır ve hayatınızın bir amaçtan yoksun olduğunu düşündüğünüz anlarda size amacınızı hatırlatır.
2)Duygulara hitap eden bir taş olduğundan dolayı sevgililer arasında rağbet gören bir hediyedir. Eğer birisiyle ilişkiniz varsa kaplangözü; ilişkide bulunduğunuz insanla aranızda telepatik bir bağ kurmanızı sağlayabilir. Yüzük ya da kolye olarak kullanabilir, ya da cebinizde taşıyabilirsiniz.
3)Duygusal bakımdan dengeleyicidir ve inatçılığı azaltır. Kişinin olayları daha net algılayabilmesini sağlar.
4)Güç ve cesaret taşı olan kaplangözü; dayanıklılığınızı artırır ve engellere rağmen ilerleme isteği verir.
5)Hayatınızda değişiklikler yapmayı düşünüyorsanız ihtiyacınız olan taş kaplangözü taşıdır.
6)İnsanların iyi taraflarını görmenizi sağlayarak hayat yolunda mutlulukla ilerlemenizi sağlar.
7)Kâbus gören çocuklar için faydalıdır.
8)Kaplangözünün nazardan koruduğuna inanılır ve eskiden bu amaçla kullanılırdı.
9)Kendisini taşıyan kişilerin diğerlerine karşı daha az bağımlı olmasını sağlar.
10)Pürüzsüz yüzeyini okşayarak dertlerinizi ve endişelerinizi hafifletebilirsiniz.


AYTAŞININ FAYDALARI


Aytaşının Fiziksel Etkileri :
1)Kadınların aylık periyotlarının düzenli olmasını sağlar. Özellikle cinsel organların korunmasında etkisi vardır.
2)Kramplara, bacak ağrılarına ve sırt ağrılarına iyi gelir.
3)Oburluğa karşı etkilidir.Az yemeyi sağlar.
Aytaşının Metafiziksel ve Psikolojik Etkileri:
1)Aşırı tepki verdiğiniz ve endişeli olduğunuz durumlarda aytaşı sizi dengeler ve diğer insanların hislerine karşı duyarlı olmanızı sağlar.
2)Aytaşı, kişinin duygusal gerilimden kurtulmasına ve duygularını kabullenmesine yardımcı olur.
3)Duygusal dengeyi sağlar ve egoya karşı iyi gelir.
4)İnsanlarla aranızdaki şefkat ve sempati duygularını karşılıklı olarak artırır ve kendisini taşıyan kişiye sempati kazandırır.
5)Rüyaların daha net hatırlanmasını sağlar.
6)Sezgileri ve iletişimi kuvvetlendirir.
7)Yıldızı düşük olanların taşıdır. Nazara karşı etkilidir.


AMETİST TAŞININ FAYDALARI


Ametist Taşının Fiziksel Etkileri :
1)Cilt hastalıklarına karşı etkilidir.
2)Göz hastalıklarına, alerjiye, migren ve diğer baş ağrılarına ve kalp rahatsızlıklarına iyi gelir.
3)Negatif elektrik yükü taşıdığından dolayı; bedendeki fazla elektrik yükünü toplayarak beyin gücünü yükseltir.
Ametist Taşının Metafiziksel ve Psikolojik Etkileri:
1)Bulunduğu çevredeki olumsuz enerjileri temizleyip dönüştürür. Sadece odanın herhangi bir yerinde durması bile olumsuz enerjileri toplayıp pozitif enerjiye dönüştürmesi için yeterlidir.
2)Depresyona karşı faydalıdır.
3)Enerji dolu bir taş olduğu için çoğu insan üzerinde canlandırıcı bir etkisi vardır. Sürekli üzerinizde taşıyabileceğiniz bir taştır. Yaydığı enerji her zaman size fayda sağlar ve olumsuzluklardan korur. Özellikle düşman tavırlı insanların arasında bulunacağınız zamanlarda bu taşı üzerinizde bulundurmaya gayret edin. Böylece sadece pozitif enerji alacağınızdan emin olabilirsiniz.
4)Enerjisi huzur vericidir. Yaydığı enerji doğrudan sinir sistemini etkiler. Fazla çalışmaktan ve stresten kaynaklanan zihinsel yorgunluğu giderir. Enerjisinin odaklandığı kişide uyum ve denge oluşturur. Ancak ciddi bir kişilik bozukluğuna sahip insanlar bu enerjiyle uyuşamayarak, onu rahatsız edici bulabilir.
5)Kişiye iç huzuru vererek karar verme yeteneğini güçlendirir.
6)Kişiyi rahatsız eden takınaklı düşünceleri uzaklaştırıcı ve yatıştırıcı bir etkiye sahiptir. Koyu mor ya da çok açık renkli, özellikle de berrak olan ametistler en güçlü enerjiye sahip olan ametistlerdir.
7)Pembe kuvars ile birlikte kullanıldığında aklı güçlendirdiği ve kalbi koruduğu söylenir.
8)Uykusuzluk çekenlere iyi gelir. Eğer uykusuzluk sorunu yaşıyorsanız; ametisti yatmadan önce bir süre elinizde tutun ve sonra yastığınızın altına koyarak yatın. Sorununuzun nasıl düzeldiğini göreceksiniz. Uyku sorunlarına iyi geldiği gibi kâbus görmeyi de engeller.
Taşınızı toplayacağı negatif enerjilerden arındırmak için; ilk iki hafta kullanımda her gün suyun altında tutarak temizleyin. Daha sonra standart temizleme yöntemiyle kullanmaya devam edebilirsiniz (Yaklaşık 2-3 haftada bir suyun altında tutulur) 


AKİK TAŞININ FAYDALARI



Peygamber Efendimiz (sav) tarafından da takılan ve takılması tavsiye edilen akik taşının faydaları:

Akik Taşının Fiziksel Etkileri :
1)Bedenin gerginlik olan kısımlarına sıcaklık hissi verir ve gerginliği azaltır. Ağrıları gidermek için kullanılabilir.
2)Cilt hastalıklarına karşı etkilidir. Damarları kuvvetlendirir.
3)Güçlü ve erkeksi bir enerjiye sahip olan akik, cinsel organlar ve cinsel güç için faydalıdır.
4)Hamilelikte hem anne hem de bebeğin sağlığı için faydalıdır ve bu süreç içerisinde kullanılması özellikle önerilir.
5)Kemik ve diş yapısının korunmasında faydalıdır.
6)Mavi renkli olan diğer taşlar gibi, mavi tonlarında olan akikler de akiğin diğer türlerinden farklı olarak boğaz çakrasında etkilidir ve boğaz ile ilgili sorunlarda kullanılabilir.
Akik Taşının Metafiziksel ve Psikolojik Etkileri :
1)Canlılık veren enerjisiyle, kendinizi sıkıntılı ve kötü hissettiğiniz anlarda olayların iyi yönünü de görmenizi sağlar. İnsanların olumsuzluklarından kolayca etkileniyorsanız akik size iyi gelecektir.
2)Dünyevi başarıyı simgeleyen akik, negatif enerjiye karşı koruma sağlar ve tükenmiş olan cesareti canlandırır. İşadamlarının bu taşı, özellikle belin altında (cepte veya yüzük olarak olabilir) taşımaları faydalı olacaktır. Özellikle yüzük olarak kullanıldığında, kişinin kendisine güvenini artırır.
3)Kendisini taşıyan kişiye güç, keyif ve iyimserlik hissi verir. Ceplerinde bu taşı taşıyan çocukları olumsuz duygulardan ve münakaşalardan uzak tutar.
4)Kırmızımsı turuncu renkteki akikler fiziksel canlılığı artırarak tembelliği giderir. Yaşanılan ana yoğunlaşma isteğini güçlendirir.
5)Mavi dantelli akik taşı; sosyal ortamlarda gereksinim duyulan serinkanlılık ve özgüven duygularını güçlendirir. Konuya yoğunlaşmaya ve konuşmaya yardımcı olur. Sinir bozukluklarını yatıştırır ve topluluk önünde yapılacak konuşmalarda duyulan heyecanı giderir.
6)Mavi renkli olan akikler nazara karşı etkilidir. Ayrıca; sadece rengiyle bile kişinin içini ferahlatan mavi akik, konuşma güçlüğü çekenler için faydalıdır.
Yosunlu  akik, insanın içini koşulsuz sevgi ile doldurur ve kişinin ruhsal gelişimine yardımcı olur.


15 Şubat 2009 Pazar

YEMEKTE MİYİZ YEMEMEKTE MİYİZ?


Televizyon kanallarından birinde,bildiğiniz gibi ,yemek yenilen,yerken de olmadık eleştirilerin yapıldığı,tabii bundan dolayı zehir mi zıkkım mı,ne yendiği belli olmayan bir yarışma var.
Bu yarışmada reyting uğruna kavgalar,gürültüler,seviyesiz eleştiriler,nimete nankörlük gibi,daha sayamadığım,olumsuz pek çok şey var ama, olumlu pek bir şey yok.Format gereği bazıları eleştirinin dozunu kaçırınca kavgaların bile olduğu bir program velhasılı.
Bu programın topluma ne faydası var diye düşünüyorum.Görüyorum ki;seviyesizliği ve dedikoduculuğu , ne kadar çirkef ve kavgacı olunabileceğini, çamur atmanın,para için bütün değerlerin nasıl bir kenara atılabileceğini öğretmenin dışında,pek bir faydası yok.
Aslında,bu yarışma Avrupa’da da var.Ama,orada daha çok eleştiriler yemeğe yapılmakta.Amaç bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek.Peki bizde de böyle olsa ne olur?Şu format denilen şeyi değiştirsekte insanlar,format gereği birbirlerine iltifat edip eline sağlık deseler,olumlu eleştiriler yapsalar,bu yemek şu şekilde de yapılabilir deseler,her şeyde bir art niyet aramasalar . İnanın seyrederken insan utanıyor.Yarışmacı diyor ki,”Ben bunu yemem,ben şunu yemem”.Ne yersin o halde?Nimete nankörlük olduğu gibi görgüsüzlük aynı zamanda.Bizim kültürümüzde bu böyle midir?İkram edilen şey ne kadar kötü olursa olsun,emeğe saygı gerekmez mi?Ayrıca,insanın hatasını kabullenmesi de bir erdemdir.Ama öyle olmuyor,ev sahibi her lafa bir cevap yetiştiriyor.Kısacası;bu programda ne ev sahibi ev sahipliğini biliyor, ne de misafirler misafirliğini…Nezaket kuralları çöpe atılmış durumda.
Bu yarışmanın,bizim gelenek ve göreneklerimize göre değişmesi , ya da yayından kalkması gerektiğini düşünüyorum.


8 Şubat 2009 Pazar

HANGİ BURÇ,HANGİ TAŞI KULLANMALI?


KOÇ BURCU

Taşı:Ametist,yakut,turmalin,beyaz kuvars,hematit,jasper,sitrin,elmas,kantaşı,ateş opal.

Rengi:Kırmızı,sarı

BOĞA BURCU

Taşı:Lapis lazuli,mercan,pembe turmalin,dumanlı kuvars,kehribar(amber),turkuaz,zümrüt,safir,akik,malakit.

Rengi:Yeşil,mavi,pembe,eflatun.

İKİZLER BURCU

Taşı:Akik,lal,inci,akuamarin,beril,sarı kehribar,mavi safir,krizoproz,zirton,kaplangözü,sitrin,topaz,zebercet,saydam olmayan diğer sarı taşlar.

Rengi:Beyaz,sarı,havai mavi,açık yeşil,orta gri.

YENGEÇ BURCU

Taşı:Aytaşı,yakut,inci,zümrüt,kristal,akik,avanturin,krizokol,beyaz yeşim,sitrin,elmas,kalsedon.

Rengi:Gümüş,pembe,eflatun,mor.

ASLAN BURCU

Taşı:Topaz,elmas,yakut,sarı safir,zebercet,sarı kuvars,dağ kristali,kaplangözü,inci,turmalin,kehribar,sitrin.

Rengi:Beyaz,kırmızı,altın sarısı,portakal,mandalina.

BAŞAK BURCU

Taşı:Yeşim,jasper,mavi safir,mavi kuvars,zirkon,akik,ametist,zebercet,sitrin,topaz,ateş opal,çakmaktaşı,beril,sitrin.

Rengi:Koyu gri,deniz mavisi,yeşilimsi sarı(limon),eflatun.

TERAZİ BURCU

Taşı:Opal,pembe ve beyaz kuvars,elmas,safir,malakit,jasper,zümrüt,turmalin,beyaz mermer,akuamarin,lapis lazuli,sitrin.

Rengi:Turkuaz,pembe,açık eflatun,uçuk yeşil,soluk sarı,kahverengi.

AKREP BURCU

Taşı:Topaz,hematit,kaplangözü,obsidyen,granat,gri elmas,malakit,mıknatıs taşı,jasper,yakut,kırmızı mercan,turmalin.

Rengi:Siyah,koyu kırmızı,turuncu,koyu eflatun,mor.

YAY BURCU

Taşı:Turkuaz,yakut,lapis lazuli,topaz,obsidiyen,ametist,safir,kalsedon,inci.

Rengi:Eflatun,mor,lacivert,siyah.

OĞLAK BURCU

Taşı:Lal,siyah oniks,akik,malakit,dumanlı kuvars,mercan,kara kehribar(oltu taşı),yakut,aytaşı,opal,dağ kristali,elmas,mermer,jasper,lapis lazuli.

Rengi:Koyu gri,koyu kahverengi,siyahımsı yeşil,koyu lacivert.

KOVA BURCU

Taşı:Gök mavisi safir,ametist,yeşim,akuamarin,almandit,siyah inci,obsidiyen,lal,turkuaz,mavi topaz.

Rengi:Lacivert,koyu eflatun.

BALIK BURCU

Taşı:Akuamarin,ametist,zümrüt,firuze(turkuaz),zebercet,aytaşı,opal,hematit,kantaşı,safir,açık mavi kuvars,mercan,kumtaşı,süngertaşı.

Rengi:Turkuaz,gümüş,yeşil.

TAŞLARIN ETKİLERİ


Değerli taşlarla tedavi ve taşların insanlar üzerindeki etkileri, Türk kültüründe pek bilinmeyen ancak; diğer medeniyetlerde yaygın bir şekilde kabul edilmiş, ve zamanımızda araştırmalara konu olmuş bir kültürdür. 
Mevlana'nın Mesnevi'sinde, tasavvuf ile ilgili bazı eserlerde ve daha pek çok eserde taşların etkilerinden bahsedilmiş; hatta sadece taşların faydalı etkileri üzerine yazılmış olan bir risale bile mevcut. 
Değerli taşlar, renkleri ve gözalıcı parlaklıkları nedeniyle ilk çağlardan beri insanların ilgisini çekmiştir. O zamanlarda bile insanlar için her değerli taşın özel bir anlamı vardı.
Örneğin; 
Kızılderililer, üzerinde turkuaz taşıyan kişilerin kemiklerinin kırılmayacağına inanırlar ve savaşta bu taşı kalkanlarının üzerine işlerlerdi. Turkuazın, Aztek kültüründe de önemli bir yeri olduğu bilinmekte: Aztekler bu taşı kötü etkilerden korunma amaçlı olarak kullanırlardı. Yine kızılderili kültüründe, yosun akik taşının susuzluğu giderdiğine inanılır ve bu amaçla kullanılırdı.
Eski Yunanlar'da, ametist taşının insanları sarhoş olmaktan koruduğuna inanılır ve kadehler ametistten yapılırdı.
Negatif elektrik yükünü ayaklardan toprağa geçirdiğine inandıkları için hala daha Hindistan'da kadınlar ayak parmaklarına obsidyen yüzük takmaktadırlar.
Çok daha eskilere bakarsak, efsane şehir Atlantis'te enerji elde etmek kuvars kristallerinden faydalanıldığının söylendiğini de görürüz.
Geçmişte elmastan daha çok aranan ve istenen, özellikle Araplar'ın favorisi olan zebercet taşı, karanlık yerlerden geçerken duyulan korkuyu yenmek için takılırdı.
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri'nin Marifetname'sinden bir alıntı:
"...Ona yakın olanı ise zümrüt cevheridir. Ona bakanın gözü nur, gönlü, sürur bulur. Saçtığı şuadan yılan kör olup, onu taşıyandan kaçar. Zümrütün fayda ve hususiyetleri pek çoktur. Lakin biz burada kısa kestik."
Değerli taşların etkileri hakkındaki eski bilgilere baktığımızda, bunun sadece batıl inançlar olduğu düşünülebilir ki, bir kısmı -mesela kemiklerin kırılmaması ile ilgili olan efsane- belki de öyledir.
Ancak; düşününce kolayca farkedileceği gibi, bu tür inançların pek çoğu insanların deneyimlerine dayanmaktadır: Eğer ametist kadehten içki içip de körkütük sarhoş olan biri olsaydı, ametist ile ilgili böyle bir hikaye de olmazdı. Ya da, kızılderililer gerçekten susuzluklarını gideriyor olmasaydı, "bu susuzluğu gideriyor" diyerek yosun akik kullanmazlardı. Sonuçta, insanlar etkisini görmedikleri halde "bu böyleymiş" diyerek bir inanca katılmaz ve onu uygulamazlar. 
Böylece değerli taşların etkilerinin ilk olarak, "insanların deneyimleriyle" farkedildiğini görüyoruz.
Deneyimler sonuçlarının kesinliği itibariyle değerli bilgilerdir (Bilimsel açıklama bekliyor olabilirsiniz ancak deneyimler bilimin henüz ispat edemediklerini de gösterdiği için bilimin şu an için sunduklarından daha üstün bir bilgi sayılabilir. Bilim ispatlayamasaydı yerçeki olmayacak mıydı?) ama, gelin olaya bir de bilimsel yönden bakalım:
Taşın insana nasıl etkisi olacak diyebilirsiniz. Ne yenir ne içilir, bir taş nasıl fayda verebilir? Oysa ki düşündüğümüzde, yemediğimiz içmediğimiz pek çok maddenin, olumlu ya da olumsuz, bizi oldukça ciddi olarak etkilediğini farkederiz. Televizyonunuz, monitörünüz, cep telefonunuz, yakınınızdaki bir baz istasyonu... Düşündünüz mü hiç; bunların hiçbiri bedeninizle temas halinde olmadığı halde sizi nasıl etkileyebiliyorlar? Sadece genel olarak çoğunluk tarafından bilindiği için bunları örnek verdik. Manyetik alanlarından etkileniyoruz diye düşünmeniz doğrudur. Canlı ya da cansız, herşeyin, ve elbetteki taşların da bir enerji alanı vardır ve enerji alanları kesişen herşey birbirini etkiler.
Fiziksel formlarımız aslında, eskiden zannedildiği gibi maddeden değil, enerjiden oluşmaktadır. Madde olarak bildiğimiz tüm üç boyutlu formlar, belirli hızlarda titreşmekte olan enerjilerdir ve her madde bir diğerini enerjisiyle yani kendi varlığıyla etkiler. Aynen bir taşı suya attığımızda yayılan küçük dalgaların diğer dalgalarla rezonansa girmesi gibi, taşların taşıdığı enerjiyle insanların taşıdıkları enerji de kesişmekte ve bu şekilde enerjiler birleşerek, bahsedilen etkiler ortaya çıkmaktadır. Bunu daha net anlayabilmek için öncelikle artık açıkça çağdışı kalmış bir fikir olan materyalist görüşten kurtularak, maddenin gerçekte ne olduğunu anlamamız lazım:
Genellikle insanlar; maddenin, kendisine dokunulabilen, dayanıklı ve katı bir şey olduğunu düşünürler. Eski Yunan'da madde bu biçimde tanımlanıyordu. Bugün ise bunun tam olarak doğru bir tanımlama olmadığını biliyoruz. Maddenin bölünebilen parçacıklardan oluştuğunu öğrendik. Daha sonra en küçük parçacık olduğunu düşündüğümüz bir parçacığa ulaştık ve buna atom (bölünmez anlamında) adını verdik ve çok geçmeden onun da bölünemez bir parçacık olmadığını gördük. Daha sonraları ise maddenin elektriğe ilişkin özellikleri bulundu ve elektronlar keşfedildi. Elektronda, kabul ettiğimiz anlamda maddi diyebileceğimiz hiçbir şey yoktu; çünkü elektron, hareket halindeki elektrik yükünden başka bir şey değildi. Ve şu sonuca ulaşıldı; peki, negatif yükte madde diyebileceğimiz birşey yoksa, pozitif çekirdekte neden olsun? Öyleyse yalnızca enerji vardır ve biz farklı hızlarla titreşmekte olan bu enerjiyi madde olarak algılarız!.. 
Acaba bu etkilerin, inanmakla bir ilgisi var mı?
Size kuvars kristalinin verdiği enerjiden bahsedilse ve size de bu etkiyi yaşasanız, yine de bunun "inandığınız için" olduğunu düşünürsünüz, değil mi? Peki ya bitkilerde böyle birşey sözkonusu olabilir mi? Bitkiler "öyle olduklarına inandıkları için" kristalin etkisini hissedebilirler mi? Kristal Mucizesi (Crystal Healing) adlı kitabın yazarı Edmund Harold'un, bahsedilen kitabında anlattığı deneyine bir bakalım:
"Bir kadın, daha sonra bahçesine dikebilmek için, birkaç limon otuna kök saldırmaya çalışıyordu. Onu su dolu bir kaba yerleştirerek, kabı güneşli bir pencere çıkıntısına koydu; ancak ot çok az bir gelişme göstermişti. Kadına, kaptan beş-on cm. uzaklığa yerleştirilecek bir kuvars kristalinin gelişimi uyarabileceğini söyledim. Dediğimi yaptı, kristali pencereden iyice uzağa yerleştirdi. Bitki o sırada ışığa doğru eğilmiş, güneşin yaşam verici ışınlarını massetmeye çalışıyordu. Birkaç gün içinde bitki gelişme modelini tersine çevirerek, güneşe sırt çevirip kuvars kristaline, onun uyarımına yöneldi. Daha da önemlisi, kadının büyük bir hoşnutlukla tanık olduğu gibi, büyümeye başladı."
Genel bir soru: İnandığımız için mi oluyor?
Öncelikle; şüphe duyarak deniyor iseniz, -ki hemen hemen ilk deneyen herkeste bu şüphe vardır- zaten inanmamışsınız demektir. Bu durumda, diyelim ki akik taşının çarpıntıları giderdiğinden bahsettik ve bu şekilde bir faydasını da gördünüz, böyle birşeyi inandığınız için olduğunu düşünmeniz yanlıştır. Şüphenin olduğu yerde inancın olması sözkonusu olamaz. Zaten inanmamış olduğunuzu farketmelisiniz.
Şunu deneyin: Ne çeşit etkileri olduğunu bilmediğiniz bir taşı bir süre kullanın. Kendinizde fiziksel ya da manevi herhangi bir değişiklik hissettiğinizde, o taşın ne çeşit etkileri olduğunu okuyun. Şaşıracaksınız.
İster inandığımız için oluyor diye düşünün, ister enerji alanları birbirini etkiliyor diye düşünün; belki de bu konuda asıl önemli olan; eğer istediğiniz sonucu alıyorsanız, nasıl olduğun bir önemi yoktur. Yediklerimizden faydalanabilmek için sindirimin nasıl yapıldığını, yiyeceklerin nasıl enerjiye dönüşüp bize güç verdiğini bilmemiz bir gereklilik değildir.
Örnekleri ve açıklamaları çoğaltmak mümkün. Tüm bu yazılanlar, sadece taşların büyülü dünyasından ve onların faydalarından haberi olmayanlar için. Değerli taşları tanıyan pek çok kişi onları kullanarak bizzat bu faydaları kendileri yaşıyor ve değerli taşların etkilerini biliyor. Denediğinizde bunu siz de apaçık görecek ve yepyeni bir dünyaya adım atacaksınız. Değerli taşlara verilen bu "değerli" ünvanının, sadece maddi anlamda olmadığını farkedeceksiniz ve değerli taşlar hayatınızın vazgeçilmez bir parçası olacak.


2 Şubat 2009 Pazartesi

OSMANLI'DA MÜZİKLE TEDAVİ


Günümüzde araştırmacılar, beden ve zihin hastalıklarının tedavisinde müziğin kullanılması konusunda hemfikirdir. Bu konuda yapılan birçok araştırma, doktor ve müzisyenlerin; depresyondan kansere, yüksek tansiyondan kronik ağrılara, disleksiden akıl hastalıklarına, migrenden uyuşturucu madde bağımlılığına kadar geniş bir sahada tedavi gayesiyle müziği kullandıklarını göstermektedir.

Hangi Makam Hangi Hastaliğa?(OsmanlI'da Müzikle Tedavi)...

Yüzyıllar boyu insanlar, hastalıkların iyileştirilmesinde çeşitli tedavi yöntemleri kullanmışlar ve çare aramışlardır. Müzik-terapi de en eski tedavi yöntemlerinden biri olup pek çok eski çağ medeniyetlerinde kullanılmıştır.İlkel kabilelerin yaşayışlarında ruhi varlıklar önemli rol oynamış, hekimler çeşitli bitki, ilaç, müzik ve dansı kullanarak hastalarını iyileştirmeye çalışmışlardır.Birçok toplumda hasta insan sağlığına kavuşmak için kendisini bazı güçlere sahip olduğu düşünülen sihirbaza, rahibe teslim etmiştir.Hastalıkların kötü ruh veya cin adı verilen varlıklar tarafından meydana getirildiğine inanılmıştır.Tedavi törenlerinde müzik, dans, ritim ve şarkılar başlıca rol oynamış, hastanın kötü varlık ve ruhlardan kurtarılması tedavinin temelini teşkil etmiştir. Ses, müzik de bu gizli varlıklarla haberleşmek için bir araç olarak görülmüş, ilaç, su ve otlar ise hastanın vücuduna girmiş olan bu kötü varlıklarla mücadele için kullanılmıştır. Bunların ancak sihirbaz - doktor tarafından danslar, şarkılar ve tütsülerle kullanıldığı zaman etkili olabileceğine inanılmıştır.Monoton bir ritm ile birlikte varlığın tepkisine göre hızlı, yavaş, yumuşak veya sert melodi ikna edici sözlerle övülü şarkı ile müziğe refakat, müzikle tedavinin temelini teşkil etmiştir.

Türk Müziği makamlarının ruha olan etkileri Farabi’ye göre şöyle sınıf-landırılmıştır: 

1. Rast makamı: İnsana sefa(neşe-huzur) verir. 
2. Rehavi makamı: İnsana beka(sonsuzluk fikri) verir. 
3. Kuçek makamı: İnsana hüzün ve elem verir. 
4. Büzürk makamı: İnsana havf(korku) verir. 
5. Isfahan makamı: İnsana hareket kabiliyeti, güven hissi verir. 
6. Neva makamı: İnsana lezzet ve ferahlık verir. 
7. Uşşak makamı: İnsana gülme hissi verir. 
8. Zirgüle makamı: İnsana uyku verir. 
9. Saba makamı:İnsana cesaret,kuvvet verir. 
10. Buselik makamı: İnsana kuvvet verir. 
11. Hüseyni makamı: İnsana sükunet, rahatlık verir. 
12. Hicaz makamı:İnsana tevazu(alçakgönüllülük) verir. 

Farabi Türk müziği makamlarının zamana göre psikolojik etkilerini de şu şekilde göstermiştir: 

1. Rehavi makamı: yalancı sabah vaktinde etkili 
2. Hüseyni makamı: sabahleyin etkili 
3. Rast makamı: güneş iki mızrak boyu etkili 
4. Buselik makamı: kuşluk vaktinde etkili 
5. Zirgüle makamı: öğleye doğru etkili 
6. Uşşak makamı: öğle vakti etkili 
7. Hicaz makamı: ikindi vakti etkili 
8. Irak makamı: akşam üstü etkili 
9. Isfahan makamı: gün batarken etkili 
10. Neva makamı: akşam vakti etkili 
11. Büzürk makamı: yatsıdan sonra etkili 
12. Zirefkend makamı: uyku zamanı etkilidir. 

Günümüz:
1977'de Amerika müzikle tedaviyi bir bilim dalı olarak kabul etmiştir. Müzik terapisi psikiyatri temelli hastalıklarda 1950’lerden bu yana etkin olarak kullanılmaktadır.Türkiye, müzikle tedavinin öneminin henüz farkında değildir. Oysa Farabi, Razi, İbn-i Sina ve Gevrekzade Hasan Efendi gibi Türk alimleri bu alanda çok önemli çalışmalara imza atmışlardı. Batı dünyası da 20. yüzyılın ortalarında keşfettiği müzikle tedavi ya da terapiyi, alternatif tedavi yöntemi değil, geleneksel tıbba uygun ve kuralları kendine has bilimsel bir tedavi yöntemi olarak kabul etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nda yaralanan askerlerin terapisinde müzikten yararlanılır ilk olarak. Ardından, 1947’de ABD’nin Michigan Devlet Hastanesi’nde müzik tedavi programına alınır. Böylece bu konuda araştırmalar hızlanır. Depresyon, şizofreni, zeka geriliği, alkol ve madde bağımlığı ile mücadelede müzik tedavi yöntemine başvurulur. Yeni teknik ve pratik uygulama biçimleri geliştirilir. Amerikan Müzikterapi Birliği 1997’de bir tanımlama yaparak son noktayı koyar: “Müzikterapi, bazı bireylerin fiziksel, psikolojik, sosyal ve zihinsel ihtiyaçlarını karşılamada müziği ve müzik aktivitelerini kullanan uzmanlık dalıdır.”
Bugün Batı’da hastane, klinik, gündüz bakımevi, okul, madde bağımlılığı merkezi gibi yerlerde 5 binden fazla uzman, müzik terapisi uygulamaktadır. Şüphesiz, bunda etkili olan temel faktör son yıllarda müzik ve beyin araştırmalarında elde edilen verilerdir. Müziğin, özellikle serotonin, norepinefrin, dopamin, melatonin, kortizol, adrenalin, testosteron gibi psikiyatrik hastalıkların oluşumunda etkili hormonlara; kan basıncı, solunum ritmi, solunum kalitesi, nabız sayısı gibi fizyolojik olaylara olumlu etki yaptığı artık bilinmektedir.