9 Mayıs 2010 Pazar

MUTLULUĞUN REÇETESİ SİZDE

Yaşının yarım asra yaklaşmasına rağmen incecik bir bedeni, gencecik bir gülümsemesi ve canlı bir konuşma tarzı var Rebekah Vanderberg’in. Tecrübeyle sabit; lacivert gözleri insanın içindeki kara bulutları kolayca dağıtıyor. Benzerlerini başkalarından da sıkça işittiğimiz “içinizdeki güç, enerji, korku, bilinçaltı ve ego” gibi sözcükler onun ağzında daha bir inandırıcı duruyor. İstanbul’a geldiğinde yakaladığımız Vanderberg’ten mutluluğun reçetesini istedik. Anlattıklarına bakılırsa, her zaman olduğu gibi, formül basit ve burnumuzun dibinde.

Rebekah Vanderberg bir Hande Bermek Başoğlu keşfi. Tekofaks’ta babası Ayhan Bermek’le çalışan bir iş kadını olmasına rağmen çok erken yaşlardan beri spirütüalizm ve kişisel gelişim konularıyla da ilgileniyor Başoğlu. İki yıl önce İnternet’te araştırma yaparken karşılaştığı Vanderberg ile yazıştıktan sonra Türkiye’ye gelmesine ön ayak oldu.

Yaklaşık 8 yıl önce ani bir kararla Avustralya’dan Los Angeles’a göç eden Vanderberg, gazetecilik eğitimi almış bir iletişim ve dil uzmanı. Yanında kaldığı heykeltıraş arkadaşı dışında bir Allah’ın kulunu tanımadığı Amerika’da kısa sürede hatrı sayılır bir kişisel gelişim uzmanı oldu. Bon Jovi gibi isimlerle de çalıştı. Uzun yıllar IBM ve Sony gibi şirketlere hizmet verdi ama şimdilerde kişisel çalışmalar yapmayı tercih ediyor.

Vanderberg’in İstanbul’daki programı çok doluydu, günde 10 kişiyle seans yaptığı bile oldu. Bu seansların duygusal ağırlığının yanında sürelerinin bir saati aştığı da akılda tutulmalı. Aralarında ünlü ve varlıklı isimlerin de bulunduğu danışanlarının bazılarının seansı gözyaşları içinde tamamladığını söylüyor: “İnsan bazen parasının esiri de olabilir, parayı nasıl koruyacağınızı düşünmek büyük bir mutsuzluk kaynağı.”

“Hayatımı Seçiyorum/Seviyorum” Rebekkah Vanderberg’in şiarı.

Sorumluluklarımızı hakkıyla üstlenirsek sorunlarımızı çözebileceğimizi ve mutlu olabileceğimizi söylüyor. Kısaca kendi mutluluğumuzdan sorumluyuz. Benzerlerini sık sık duyduğumuz bu laflar; küçücük yaşında kanserle boğuşan annesine ve erkek kardeşine bakmak zorunda kalınca hayatı değişen bir kadının ağzından çıkınca daha inandırıcı geliyor. Hayatı nasıl değişti derseniz; Sufizm’den NLP’ye, Gestalt Terapisi’nden aile dizimine kadar, yazılmış ne varsa yalayıp yutarak. Ta ki sonunda kendi sentezine ulaşıp, yolunu bulana kadar. Zaten hayatın bir yolculuk olduğu metaforunu da sıkça tekrarlıyor.

KORKULARINIZLA YÜZLEŞİN

“İnsanların çoğu karanlıkta yaşamayı tercih ediyor. Daha da kötüsü, yarı uykulu bir uyuşukluk hali. Oysa korkularınızla yüzleşmeyi başarırsanız, hayatınızdaki düğümler çözülecek. Ancak bunun için mücadele etmek gerek. Korkularınız gerçek değil, sadece bir yanılsama” diyen Vanderberg kendini yaşam koçundan ziyade “spiritüel koç” olarak tanımlıyor. Hepimizin en sık tekrarladığı hatanın “geçmiş ve gelecek için duyduğumuz korku” olduğunu söylüyor: “Oysa içinde bulunduğumuz anı yaşayarak zamanı genişletmek mümkün. Bütün dikkatinizle yaşadığınız ana konsantre olursanız, zaman adeta bir okyanusa dönüşür. Sahip olduklarımızın değerini takdir etmediğimizde çok şey kaçırıyor ve pişmanlıkla kendimize acı çektiriyoruz. Oysa takdir etmek ve şükür çok önemli, çok belirleyici.”

Vanderberg’e göre mutlu olmak sanıldığından daha kolay. Hatta o kadar kolay ki, insanlar formülün basitliği karşısında bir türlü ikna olmuyor. Oysa hayatınızın herhangi bir noktasında değişmek için minicik bir istek duymanız bile yeterli. Ancak bunun kalpten gelen hakiki bir istek olması şart. Bu şekilde en umutsuz durumlardan çıkmak bile mümkün.

Aklınıza ünlüler ve zenginler bizden daha mı mutlu, diye bir soru gelirse: “Pek değil. Hemen hemen aynı dertlerden mustaripler. Sadece bizden daha paranoyaklar” diyor Vanderberg. Sağlık, kilo, ilişkiler, para ve statüyle ilgili endişeler de en çok karşılaştığı sorunlar.

RUHSAL BAHAR TEMİZLİĞİ İÇİN ÖNERİLER

* Gününüz sabah kalktığınızda değil, gece yattığınızda başlar. Yastığa başınızı koyduğunuzda gününüzü gözden geçirin ve olumlu bir şekilde yeniden kurgulayın. Bilinçaltı çocuk gibidir, bazı şeyleri bıkıp usanmadan tekrarlamalısınız.

* Sizi sürekli yargılayan ve eleştiren iç sesiniz aslında egonuz. Onu susturmak epeyce zor ama en azından ciddiye almayabilirsiniz. Egonuzun Mickey Mouse sesiyle konuştuğunu hayal edebilirsiniz mesela.

* Aynanın karşısına geçin ve güne kendinizi sevdiğinizi söyleyeyen ve olumlayan cümlelerle başlayın. Beynimiz ve sinir sistemimiz konuşmalarımızdan etkileniyor. Sarf ettiğimiz her sözcük bir heykeltıraş gibi hayatımızı biçimlendiriyor.

* İçinizde ne kadar büyük ve sonsuz bir güç olduğunu tahmin edemezsiniz. Onu harekete geçirmek için elinizden geleni yapın. Bu güçle temas kurduğunuzda çok daha enerjik olursunuz. Üstelik daha çok eğlenirsiniz.

* Motivasyon yerine esinlenmeyi seçin. Motivasyon için başkalarına bağımlısınız; oysa başta doğa olmak üzere her şeyden ve herkesten ilham alabilirsiniz.