Nar ağacı sayesinde, yeni bilgiler edindim, değişik duygular yaşadım. Kalandar (Kalandar Rumi Takvim'in ilk ayıdır. Kalandar'ın birinci günü Miladi Takvim'e göre Ocak ayının 14'üne tekabül eder. Karadeniz Bölgesinde, özellikle Trabzon ilinde bu gecenin ayrı bir önemi vardır. Geleneksel olarak bu gecede çocuklar dışarı çıkar ve evleri dolaşmaya başlarlar. Ellerindeki poşetleri evlerin kapısına koyup zile bastıktan sonra ev ahalisinin poşetin içine koyacakları hediyeleri beklerler. Bu sırada da bazı maniler söylerler.), Harşit çayı, zerdüştlerin ölülerini ne yaptıkları,İran'ın o dönemde nasıl bir ülke olduğu, Balkan savaşında neler yaşandığı gibi bir sürü şeyi dağarcığıma ekledim.O dönemde ki Osmanlı'da ki yöneticilerin yaptıkları yanlışlar, gencecik insanların zor şartlarda, cepheye sürülüp, daha savaşamadan salgın hastalık, açlık yorgunluk gibi sebeplerle ölmeleri beni kahretti.O dönemde karadeniz bölgesinden Ruslar geliyor diye, batıya göç olduğunu öğrendim.Tabii Bolşevik ihtilalinin nasıl şekillendiği hakkında fikir sahibi oldum vs. vs....
Çayı çok sevmem dolayısıyla, İran'da ki çayhaneler hoşuma gitti. Yazar öyle güzel anlatmış ki, bazı bölümleri okurken kendimi orada çay içerken buldum:)) Kitapta çayhanelerin orada ki sosyal hayata katkısının önemi anlatılmış.Rusların İran üzerinde ki etkisi de var tabii.
Kader ağlarını örüyor ve nereden nereye diyecek bir hikaye ortaya çıkıyor. Hikaye çok gerçekçi, çünkü Nazan Bekiroğlu'nun dedesi ve anneannesinin hikayesi.Yazılanlar da kendisinin yaşadıkları ve tabii biraz da kurgu. Kitabın çarpıcı olması bundan kaynaklanıyor herhalde.
Bu kitapla ilgili daha yazacak çok şey var, ama ben size onları yazmak yerine, alın okuyun derim. Alın, okuyun ve hayatınızda hoş bir tat bıraksın bende ki gibi....İyi okumalar...