27 Haziran 2014 Cuma

15 Haziran 2014 Pazar

KARAKALEM


Sizlere son dönemde yoğunlaşmış olduğum bir sanattan bahsetmek istiyorum bu güzel sanatın adı: Karakalem. Aslında uzun zamandır merak duyduğum fakat pek vaktim olmadığı için ilgilenemediğim bir dal. Ciddi anlamda insana huzur veren, rahatlatan ve dinginlik sağlayan bir şey olduğunu söylemeliyim. Resim çizmek için çoğu zaman çeşit çeşit boyalar ve farklı farklı malzemeler kullanırız. Ama karakalem için gereken şeyler: Bir kurşun kalem ve bir kağıttır. Üstelik resim çizmek için kullanılan bu yardımcı malzeme tek bir renkten oluşuyor: Siyahtan. Sizce de tek bir renkten binlerce hissin kağıda yansıtılması ilginç değil mi? Karakalem çizmede kullandığımız kurşun kalemler asma ve söğüt dallarının yakılıp ahşap arasına sıkıştırılmasıyla oluşur. Karakalem resimde dikkat edilmesi gereken iki şey vardır bunlar: Çizilen resimdeki objeye vs. ışığın hangi yönden geldiği belirlenmeli ve tonlamalar buna göre yapılmalıdır. İkinci olarak da: Resmi çizerken kalemin, sizin kontrolünüzde olmasını sağlamalısınız. Karakalem resim çizmek istiyorsanız daima sabırlı olmalısınız. İlk başta çizdiğiniz resmin mükemmel olmasını beklememelisiniz.  Eğer çizdiğiniz resim sizi tatmin etmediyse disiplinli olarak çalışmaya devam etmeli ve yeni resimler çizip bu hatalarınızı düzeltmelisiniz. İlk başlarda porte gibi zor çizilebilecek resimlerden ziyade daha basit çizilebilecek olan meyve, eşya,  vb. gibi şeyler çizilmelidir. Örneğin; önünüze bir elma alıp onu çizebilir ve daha sonra tonlamaları yapabilirsiniz. Eğer isterseniz bu konuda internette daha farklı ve basit çalışmalar bulup, onları da çizebilirsiniz, size kalmış. Konu hakkında daha fazla bilgi öğrenmek isterseniz, internette çeşitli videoları izleyip bu konuda daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

13 Haziran 2014 Cuma

DOĞRU SÖZE NE DENİR....

Düşmanın en büyük hilesi, dostluğudur.

Sadi Şirâzi

12 Haziran 2014 Perşembe

KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN...

Berat Kandili(Berâet Kandili), İslam dininde kutsal kabul edilen gecelerden biridir. Şaban ayının 14. gününü 15. gününe bağlayan gecesi Berat gecesidir. Osmanlı Devleti'nde II. Selim'den itibaren minarelerde kandil yakılmasıyla kandil adını almıştır.
Berat (Berâet), Arapça'da temize çıkma anlamına gelir. İslam inancına göre bu gecenin bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle Mübarek Gece; günahların affı ve kulların temize çıkarılması sebebiyle de Berat Gecesi ve kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle de Rahmet Gecesi gibi adlar da verilmiştir.
Müslümanlar bu geceyi ibadet ve taatle geçirmenin pek çok sevabı ve feyzi olduğuna inanır. Bu konuda İslam peygamberi Muhammed'in bir hadisi vardır:
"Şaban ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibadete kalkın. Ve o gecenin gündüzünde (kandilden sonraki gün) oruç tutunuz. Çünkü o gece güneş batınca Allah-u Teâlâ o andan fecir oluncaya kadar: 'Benden mağfiret dileyen yok mu, onu mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu, onu rızıklandırayım. (Bir belâ ile) müptelâ olan yok mu, ona kurtuluş vereyim' buyurur." (İbn Mâce)

10 Haziran 2014 Salı

CENGİZ AYTMATOV ' UN ANISINA

Cengiz Aytmatov, 1928' de Kırgızistan' da doğdu. Adı Cengiz Han' dan esinlenerek konulmuştur. Gençliği 2. dünya savaşı döneminde geçmiştir. Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsünde okumuştur. Pravda'da yazmaya başladı. Eserleri 100' ün üzerinde dile çevrildi. "Gün olur asra bedel" isimli ünlü romanının film çekimi için gittiği, Tataristan' da böbrek yetmezliği nedeniyle rahatsızlandı. Tedavi olmak için götürüldüğü Almanya' da 10 Haziran 2008 günü vefat etti.
Eserlerinin bazıları Türkiye'de de film yapılmıştır. Selvi Boylum Al Yazmalım bunlardan birisidir. Benim çok sevdiğim kitapları arasında Gün Olur Asra Bedel, Dişi Kurdun Rüyaları, Cemile, Cengiz Han'a küsen Bulut, Toprak Ana vardır. Diğerlerini de okudum ama bunların zihnimde ve yüreğimde bıraktığı izler daha bir başka oldu.
Eserlerinde efsanelere ve halk hikayelerine yer veren yazar, bunların gençler tarafından unutulmamasını ve kültürün devamını hedeflemiştir. Benim özellikle zihnimde yer eden, Gün Olur Asra Bedel kitabında ki "Mankurt" kavramıydı. Kitapta geçen bu efsaneyi okuduğumda çok etkilendim. Bu efsane, günümüze de hitap etmekte ve pek çok insanın içinde bulunduğu durumu özetlemekteydi. Kitabı ilk okuduğumdan bu yana uzun yıllar geçti. Birden fazla okudum ve her seferinde ayrı bir lezzet aldım, yeni şeyler öğrendim.
 Yazarın özellikle 2. Dünya Savaşı dönemini anlatan kitaplarında, savaş döneminin bütün sıkıntılarını yaşayan Kırgız halkını görüyorsunuz. İnsanı derinden sarsan olaylarla karşılaşıyorsunuz. Komünist bir dönemin getirdiği yeniliklere uyum sağlamaya çalışan halkın, aynı zamanda savaşın getirdiği sıkıntıları nasıl göğüslemeye çalıştığını sanki birebir yaşıyorsunuz. Tabii günümüz aşklarına benzemeyen, saf ve temiz aşkları da kitaplarında görüyorsunuz. Çünkü, bu aşklar günümüz aşkları gibi süfli duygularla, bedene indirgenmiş aşklar değil; yüce duygulara hitap eden yüksek bir değer olarak işlenir.
Aytmatov'u okumak zevkli, aynı zamanda bilgilendirici bir faaliyettir. Hayatımda önemli yeri olan bu kitapları okumanızı tavsiye ederim. Bu büyük insanı rahmetle anıyorum. Bir sonra ki yazımda, günümüze de ışık tutan  Mankurtlaşmak konusunu ele almak istiyorum.

5 Haziran 2014 Perşembe

BEN DE MİMLENDİM:))))

Sevgili  http://sulemcafe.blogspot.com.tr/ beni mimlemiş, ben de cevap vereyim arkadaşıma:) Bu arada mimlenmek güzel şey...
1) Blog açma hikayeniz nedir?                                                                
2007 yılında sevgili arkadaşım gonuldenele, blog açtığını söyleyince, interneti seven ben de,bir blog açıp insanlarla bir şeyler paylaşmak istedim. Macera böyle başladı:)

2) Blog isminiz nerden geliyor? Neden bu isim?
O günlerde, televizyonda bir program var ve ismi "Hayata Evet". Konusu ise kişisel gelişim. Ben de blogumu,  daha çok, kişisel gelişim üzerine oturtacağım için bu ismi kullanayım dedim.

3) Hangi mevsimi seversiniz?
 Hepsini severim. Bir mevsim bitiyorken, diğerini özlemiş olurum:)

4) Bu mevsim size neyi çağrıştırıyor?
Kış mevsimi karı, yağmuru ve okulu,
İlkbahar canlılık ve cıvıltıyı,
Yaz tatili ve gezmeyi,
Sonbahar ise sararmış yaprakları ve tatil rehavetinden kurtulmayı çağrıştırıyor.

5) Kırmızı ruj mu yoksa eye-liner mı?
Eye-liner tabii ki.

6) Blog yazmak sana ne kazandırdı?
Blog yazarak çok farklı bir dünyaya dahil oldum bence. Çok farklı konularda, bu sayede farklı bakış açıları kazandım.

7) Kitap okumak mı yoksa bir şeyler yazmak mı?
Kitap okumak derim...

8) Şiir mi yoksa roman ya da hikaye mi?
Şiir okumayı çok sevmiyorum. Roman ya da hikaye daha bana göre.

9) En çok etkilendiğin film?
"Tibette 7 Yıl" ve "İyi, kötü, çirkin" diyebilirim. Ama unutamadığım başka bir sürü film var.

10) Öğrenci olmak mı yoksa iş hayatına atılmak mı?
Bazen öğrenci rahatlığı ve uçarılığı içinde olmak istiyorum, bazen de çalışma hayatından çok zevk alıyorum. Ruh halime göre değişiyor.

11) Kitap okumak mı, film izlemek mi?
İşin doğrusu her ikisini de çok severim ama tercih yapmam gerekirse, kitap derim.

12) Hangi tür kitaplar ya da filmler?
Her türlü kitap ( şiir hariç ) ve her türlü film olabilir. Yeter ki güzel olsun.

13) Klasik giyinmek mi, yoksa spor mu?
Yerine göre değişir.

14) Almaktan asla vazgeçmeyeceğiniz şey?
Kıyafet ve mutfak eşyası. Mesela bu günlerde çay tabağı ve çay bardağına takıldım, buldukça almak istiyorum:))

15) En sevdiğiniz yemek ?
İçli köfte:))

16) En sevdiğin diziler?
Türk dizilerinden "Yalan Dünya", yabancı dizilerden "Vikings"

17) Özel bir yeteneğin olsaydı, bunun ne olmasını isterdin?
Hitabet sanatını bilmek isterdim.

18) Hasta olmanın en kötü yanı nedir?
Aciz olmak...

19) Alınacaklar listen var mı? İlk beşi nedir?
Olmaz mı???:))))))
-Beyaz bir çanta
-Yazlık merserize hırkalar
-Babet
-Bu sene moda olan, ayak bileklerinde biten ve uçuşan etekler
-Pantolon

20) İlk aldığın makyaj malzemesi?
Acaba neydi ki?? Rujdu herhalde:))

E ben de birilerini mimleyeyim:)

http://gonuldenele.blogspot.com.tr/



4 Haziran 2014 Çarşamba

PEYNİRİMİZİ KENDİMİZ YAPALIM MI? HEM SAĞLIKLI HEM YAĞSIZ...

Geçenlerde gördüğüm bir peynir tarifini denemek istedim. Tarifi okuduğumda, çok kolay olduğunu gördüm.Epey zamandır, öğrencimden aldığım mis gibi sütten yoğurt yapıyordum. Peyniri de denemek istedim. İlk yaptığım peynir harika olunca, bundan sonra kendi peynirimi yapmaya karar verdim. Fakat kilo bizim için bir problem olmaya başlamasın diye, sütün yağını alarak yapmaya başladım. İşte tarifi...



Malzemeler:
-5 lt. süt
-Yarım kase kadar sirke
-Süzmek için temiz bir tülbent ve süzgeç

Yapılışı:
Sütü kaynatıp bekletiyoruz. Soğuyan sütün üzerindeki kaymak tabakasını alıyoruz. Kaymağı aldıktan sonra, sütü tekrar kaynamaya bırakıyoruz. Kaynamaya başlayan sütün içine sirkeyi ekleyerek yavaştan karıştırıyoruz. Bu arada zaten, sütün kesildiğini görürsünüz. Bir kaç dakika kaynatarak iyice kesilen sütü, içine tülbenti yaydığınız süzgece boşaltarak süzüyoruz. Elimizi yakmadan, tülbenti sıkarak peyniri sıkıştıralım ki toparlansın. Bu şekilde iken peynirin üzerine, ağır bir materyal koyarak şekil almasını ve iyice süzülmesini sağlamalıyız. Ben evdeki döküm tencereyi koyuyorum. Üzerinde ağırlıkla bir gece bekletip, ertesi gün dilimleyerek, hazırladığımız tuzlu suyun içine peynirlerimizi bırakıyoruz. İsteyen kaymağını almadan yağlı yapabilir. O zaman, ilk kaynatmada hemen sirkeyle kestirebilirsiniz. Bakın bakalım beğenecek misiniz????
Afiyet olsun:))))